Ama öne ve arkaya hareket ettiği zaman, retina bu değişimleri de yakalar. | TED | ولكن عندما تتحرك ذهابا وإيابا ، شبكية العين تلتقط هذه التغيرات. |
Ellerimin beni aşan bir şekilde hız ve ustalıkla hareket ettiği dönemler vardı... | Open Subtitles | لقد كانت هناك فترات حيث كانت يدى تتحرك بسرعة ومهارة |
Ama uzay aracının çok hızlı hareket ettiği çok uzun pozlamalarda, görüntüler lekeli oluyordu. | Open Subtitles | إذا كان العرض طويلاً ، والمركبة تتحرك سريعــاً جــداً تـُصبح الأشــياء ممسوحــة |
Yani, hareket ettiği 383 milden daha fazla gitmeyecek. | Open Subtitles | أعني أي شيئ أكثر من 383 ميل التي تتحرك باستمرار |
Gördünüz mü, boşluk dünyanın hareket ettiği yöne doğru durgun bir vasıta ile dolu olmalı. | Open Subtitles | انظر الى هذا، وستعرف أن الفراغ يجب أن قد إمتلىء مع وسيلة ثابتة التي من خلالها تتحرك الأرض. |
Şişlik görülüyor, hareket ettiği hissediliyor. | Open Subtitles | يمكنك ان تري الصدمة يمكنك ان تحس بها تتحرك |
O, gölgelerin hareket ettiği karanlık bir yerde ve onun yanında durmak artık güvenli değil. | Open Subtitles | إنه في مكان مظلم حيث تتحرك الظلال و ليس من الآمن الوقوف بجانبه بعد الآن |
O, gölgelerin hareket ettiği karanlık bir yerde ve onun yanında durmak artık güvenli değil. | Open Subtitles | إنه في مكان مظلم حيث تتحرك الظلال و ليس من الآمن الوقوف بجانبه بعد الآن |
Kafatasının kırık çizgisi boyunca hareket ettiği yeri bulmuştum. | Open Subtitles | قبل قليل، أحسست بالجمجمة تتحرك على طول الكسر، أريد أن أخوض من هناك |
Normal bir günde güneş gökyüzünde hareket ettiği için güneş pilinin performansı odak dışı açılarda bir sinüs eğrisiyle düşüş yaşayacaktır. | TED | على معدل المتوسط في اليوم ، الخلايا الشمسية لأن الشمس تتحرك عبر السماء فإن أداء الخلايا الشمسية يتغير بدالة جا عند الزوايا القصوى |
Tonoz, duvarlar hareket ettiği için çatlıyor. | Open Subtitles | القبة تتشقق بسبب أن الجدران تتحرك |
Tonoz, duvarlar hareket ettiği için çatlıyor. | Open Subtitles | القبة تتشقق بسبب أن الجدران تتحرك |
Newton için olduğu kadar benim için de her şeyin birleşik parçalarına göre hareket ettiği çok açıktı: Soluncanlar kıvrılıyor, kuşlar uçuyor, kangurular zıplıyordu. | TED | كان هذا واضحًا لي، ول(نيوتن)، أن الأشياء تتحرك بناء علي أجزاء مكوناتها: فتتلوى الديدان، وتطير الطيور، ويقفز الكنغر. |
Bu demektir ki, birçok insani ekonomik aktivite teminata bağlanabilir ve otomatikleştirilebilir ve bilginin gerçek dünyadan blok zincirine hareket ettiği alanlarda insan müdahalesini etkisiz kılabiliriz. | TED | إنها تعني أن الكثير من الأنشطة الإقتصادية البشرية يمكن تعزيزها بضمانات وتشغيلها إليكترونيًا، ودفع الكثير من التدخل البشري إلى الهامش، الأماكن التي تتحرك فيها المعلومات من العالم الواقعي إلى متسلسلة البياانات. |