Bir kız hayatı için çırpınırken biz neden burda oturup çin yemeği yiyoruz? | Open Subtitles | ما الذي نفعله بتناول طعام صيني، بينما تقاتل فتاة من أجل حياتها ؟ |
Angela Davis'in mahkemede hayatı için savaştığını görünce tüm bu hisleri aynı anda hissediyorsunuz. | TED | تغمرك كل هذه الأحاسيس في وقت واحد وأنت تشاهد أنجيلا ديفيس تقاتل من أجل حياتها في المحكمة الاتحادية. |
Kardeşi yaptı. Şimdi burada, hayatı için savaşıyor, başkasının hatasının bedelini ödüyor. | Open Subtitles | , هو هنا الآن يقاتل من أجل حياته يدفع ثمن أخطاء غيره |
William Wallace'ın hayatı için yalvarmaya geldim. | Open Subtitles | لقد أتيت... ...لأتوسل إليك من أجل حياة وليام والاس. |
Karşılığında, Eskiler'in aletini arkadaşlarınızın hayatı için benim takas etmemi istiyorsun. | Open Subtitles | في المقابل أنت تريد مني إستخدام أداة القدماء للمقايضة مقابل حياة أصدقائك |
Küçük bir kızı annesinin hayatı için endişelendi diye suçlayamazsın. | Open Subtitles | لا تلقِ اللوم على طفلة صغيرة بسبب خوفها على حياة والدتها |
Çocuğunun hayatı için savaşan bir kadın olmazsan bir hiçsin değil mi? | Open Subtitles | أعني من تكوني ؟ إذا لم تكوني تلك الأم المجنونة صعبة المراس التى تقاتل لأجل حياة طفلتها , صح ؟ |
Onun hayatı için şükredin ve birbirinizi teselli edin. | Open Subtitles | يشكر على حياته والراحة لواحد آخر من أحزننا |
Kendi hayatı ve karnındaki bebeğin hayatı için yalvardı. | Open Subtitles | توسلت من أجل حياتها 000 وحياة الطفل بداخلها |
hayatı için savaştı... çünkü hayat yaşamaya değer. | Open Subtitles | قاتلت من أجل حياتها لأن الحياة تستحق العيش. |
Beni dinlemiş olsaydın, Lex ihtiyacı olan yardımı çoktan alıyor ve Bayan Lang burada hayatı için savaşıyor olmazdı. | Open Subtitles | إذا أستمعت إلى كلامي ليكس الآن سوف يكون يأخذ الرعاية التي يحتاجها و السيدة لانغ لن تكون هنا تصارع من أجل حياتها |
Buna rağmen bu adam hayatı için savaşmaya devam ediyor | Open Subtitles | حتى مع ذلك هذا الشخص مازال يقاوم من أجل حياته |
hayatı için yalvaran mahkum adamın beyaz gömleği. | Open Subtitles | القميص الأبيض لرجل بائس يتوسل من أجل حياته |
Para karşılığı dövüşen ile hayatı için savaşan iki adamın kavgasında, kime oynardınız? | Open Subtitles | في معركة بين رجل مدفوع الأجر ورجل يقاتل من أجل حياته من الذي من شأنه أن تراهنى عليه؟ |
İlk DVD'yi alan aile televizyonda kızlarının hayatı için yalvarmıştı. | Open Subtitles | -أول عائلة استلمت القرص ظهرت على التلفاز كانوا يتضرعون من أجل حياة ابنتهم |
Bundan anlamamız gereken şey, Kaga memurlarının Şangay'a gece hayatı için gelmediği. | Open Subtitles | يخبرنا هذا أن ضباط حاملة الطائرات "كيجا" لم يأتوا إلى "شنغهاي" من أجل حياة الليل. |
Hades, Prenses'i istedi. Koca şehrin hayatı için bir kişi kurban edilecek. | Open Subtitles | ضحي بواحدة من أجل حياة المدينة |
Çoktan uçağını, laboratuvar farelerinden birinin hayatı için bana teslim ettin. | Open Subtitles | لقد سلمتني الطائرة بالفعل مقابل حياة واحد من جرذان المعمل الصغيرة خاصتك |
Sadece bir alın yazınız var ve kaderiniz çocuğun hayatı için kendi hayatlarınızı sunmanız gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | حسناً، أمامكم مصير واحد ...و هذا المصير هو يجب أن تضحوا بحياتكم مقابل حياة هذا الطفل |
Bize iade ettiğin Profesör'ün hayatı için teşekkür ederiz. | Open Subtitles | و نشكرك على حياة الأستاذ اللتي أعدتها إلينا |
Dört ayı tehlikeli bir ülkede babamın hayatı için merhamet dileyerek geçirdin. | Open Subtitles | أنت مكثت لأربعة أشهر في دولة غير آمنة تتوسلين للحفاظ على حياة أبي |
Fahişenin hayatı için yalvarmaya geldin, değil mi? | Open Subtitles | أنت هنا لتتوسل لأجل حياة العاهرة أليست كذلك؟ |
Ama şu an kaderine yoğunlaşmak yerine hayatı için endişelenmelisiniz. | Open Subtitles | لكن عليكِ أن تتوقفي عن تعديل مصيره و تبدئي بالقلق على حياته |
Şu anda o çocuk hastanede hayatı için savaşıyor | Open Subtitles | هذا الولد يقاتل من اجل حياته الان في المستشفى |