Tek bildiği, insanlarla tanıştırmaya henüz hazır olmadığım bir kızla görüştüğüm. | Open Subtitles | كل ماتعرفه بإني أواعد احداً لست مستعداً لتقديمه لأحد بعد |
hazır olmadığım tek şey sensiz bir hayat. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لست مستعداً له هو حياة من دونك |
Bundan daha fazlası, Katrina. Yönetici ortak olmaya hazır olmadığım anlamına geliyor. | Open Subtitles | هذا يعني أكثر من ذلك لست مستعداً لأكون شريكاً مديراً |
Ölümden kaçtım defalarca ama annemin ölümü henüz hazır olmadığım kalleşçe bir yumruktu. | Open Subtitles | هربتُ من الموت مراراً وتكراراً، لكن وفاة والدتي كان لكمة قوية لم أكن مستعداً لها. |
Belki henüz yüzleşmeye hazır olmadığım şeyler vardı. | Open Subtitles | ربما كانت هناك أشياء لم أكن مستعداً لمواجهتها. |
Tek düşündüğüm sabah altıda burada olduğun defterleri incelediğin, uygulamaya hazır olmadığım ve şu an kafama oturan bir harekat planı hazırladığın. | Open Subtitles | أنت هنا منذ السادسة صباحاً تراجع السجلات وتبحث عن خطة لم أكن مستعداً لتنفيذها لكنني مستعد لها الآن |
Hanımefendi, göreceksiniz ki dürüst bir işte çalışmak hariç yüzleşmeye hazır olmadığım zorlu görev yoktur. | Open Subtitles | سيدتي , ستجدين ذلك.. بأستثناء يوم عمل مرهق... ليس هناك تحدي لست مستعداً لمواجهته |
Henüz bahsetmeye hazır olmadığım bir konu. | Open Subtitles | أجل، لست مستعداً للحديث عنه |