"hep bir" - Translation from Turkish to Arabic

    • دائماً أن
        
    • دومًا
        
    • دائما أن
        
    • هناك دائماً
        
    • هناك دائما
        
    • دائما ما
        
    • كانت دائما
        
    • لطالما حلمت
        
    • لطالما كان
        
    • كانت دائماً
        
    • كان دائما
        
    • دوماً ما
        
    • دائماً هناك
        
    • دائماَ
        
    • انا دائما
        
    Hep bir cerrah olmak istemişimdir ama heyet bana izin vermedi. Open Subtitles أردت دائماً أن أكون جراحاً و لكن السلطات لم تسمح لي
    Ama bizim gibi adamlar Hep bir adım önde olmak ister. Open Subtitles لكن مع أشخاص مثلنا، تجدين نفسك تُحاولين دومًا التقدم بخطوة للأمام
    Hep bir çocuğum olsun isterdim.. Fakat olmuyor.. Open Subtitles أردت دائما أن يكون عندي طفل، لكني عندي حيمن سيئ.
    Formda olan kimseyle dövüşmedim. Ünvanı hak ettiğimden daha fazla korumanın Hep bir yolu vardı. Open Subtitles .كان هناك دائماً ملاك يحاول أن أن يجعل الامر يبدو كذلك
    Eleştiri olarak alma ama... ..ikinizin arasında Hep bir rekabet olduğunu düşündüm. Open Subtitles أنا لا أنتقدك ولكن يبدو لى أنه كان هناك دائما نوع من التنافر بينكما
    Tavaya koymak için bifteğimi ve pirzolalarımı Hep bir çatalla alırım. Open Subtitles دائما ما اقوم بتقطيع الأستيك خاصتى بالشوكة واضعها فى الطاسة
    Bana Hep bir ikramda bulunurdu. Hiçbir zaman ucubeymişim gibi davranmazdı bana. Open Subtitles لقد كانت دائما تضع لي فنجاناً ولم تعاملني قط وكأنني غريب الأطوار
    Hep bir cerrah olmak istemişimdir ama heyet bana izin vermedi. Open Subtitles أردت دائماً أن أكون جراحاً و لكن السلطات لم تسمح لي
    Hep bir kahraman olmak istiyordun. Open Subtitles ذلك مـا أردتكَ دائماً أن تكـونـه أيمكن ذلك؟
    Bunu Michael'a aldım. Hep bir Jaguar istemiştir. Open Subtitles لقد أتيتَ بهذا لمايكل لقد أراد دومًا هذه الجاجوار
    Doğum günleri Hep bir haftalık ilişkilere benzerdi. Open Subtitles عيد ميلادها كان دومًا.. كأسبوع مواعدة طويل
    - Hep bir uza mekiği uçurmak istemiişimidir, işte şans! Open Subtitles أردت دائما أن أقود مكوك الفضاء الآن أمامي الفرصة
    Hep bir kızın en iyi arkadaşının, annesi olduğunu düşünmüşümdür. Open Subtitles إعتقدت دائما أن أفضل صديق للبنت هي أمها
    Şu son 7 yılda bir tek şey öğrendim o da; her oyunda ya da düzenbazlıkta Hep bir rakip ve Hep bir kurban vardır. Open Subtitles لقد تعلمت شئ واحد فى السبع سنوات الماضية فى كل لعبة او فخ هناك دائماً خصم و دائماً هناك ضحية
    Sanırım, Hep bir reddedilme korkusu vardı. Open Subtitles أَحْسبُ هناك دائماً ذلك الخوفِ ان الناسِ سيرفضوك
    Kiminle yürüsem ya da yemek yesem... yanımda o olmadığı için içimde Hep bir acı var. Open Subtitles لا يهم مع من أكل أو مع من أمشي هناك دائما هذا الألم لأنه لم يكن هو.
    Hep bir dağ ve uçan gerçek kuşlar görmek istemişimdir ve bir de süt veren gerçek bir inek. Open Subtitles دائما ما أريدت رؤية الجبال و طيور حقيقية تطير. وأبقار تعطي حليب حقيقياً.
    Bundan sonra onu haftada 1-2 kez görmeye başladım. Benim için Hep bir şişe sheri bulundururdu. Open Subtitles رأيتها بعد ذلك مرة أو مرتين أسبوعيا كانت دائما تحتفظ بزجاجة شيرى لى
    Biliyor musun Hep bir Broadway aktrisi olmanın hayalini kurdum. Open Subtitles اتدرين امرا لطالما حلمت ان اكون ممثلة على مسارح برودواي
    Kravat takmazdı ama içinde Hep bir dolandırıcı yatıyordu. Open Subtitles لا ربطات عنق ، ولكن لطالما كان بداخلة شخص مُراوغ
    Annem Hep bir katırdan daha fazla inatçı olduğunu söylerdi. Open Subtitles أمي كانت دائماً تقول أنك أكثر عِناداً من بغل بالإمساك
    Hep bir şeyleri olsun ve bir şey olsunlar isterdi. Open Subtitles كان دائما يريدهم أن يحصلوا على شيء وأن يصبحوا شيئا له قيمة
    Annesini hatırlamak için çok küçüktü, ama Hep bir şeylerin eksik olduğunun farkındaydı. Open Subtitles فقد كان صغيراً ليتذكر والدته ولكنه دوماً ما علم أن هناك شئ مفقود
    Bilmiyorum. Onu vurdum. Hep bir yerde kan kaybından öldüğünü düşündüm. Open Subtitles لا أدري لقد قتلته وتوقعت دائماَ أنه زحف حتى مات
    Her neyse, artık kardeşiz. Hep bir kız kardeşim olsun istemiştim. Open Subtitles على اية حال نحن اخوات الان انا دائما كنتُ اريد اختاً

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more