Onun yerine gelen geçici eleman ise iyiydi, hoştu ama fazla normaldi. | Open Subtitles | الفتى الذي حل محله كان لطيفاً كفاية لكن عادي أكثر من اللازم |
gerçek etkinin yer almadığı-- Tamam. Orada yaptıkların, çok hoştu, itiraf ediyorum. | Open Subtitles | ِ حسناً ما فعلته هناك كان لطيفاً جداً .. |
Broşürleri dağıtman için sana iş teklif etmeleri çok hoştu. | Open Subtitles | حسنٌ، لقد كان جميلا عرض وظيفة توزيع المناشر. |
Bu çok hoştu. Sadece dışına çıkarmıyorsun bunun, tamam mı? | Open Subtitles | لقد كان جميلاً لكنني لم اتأثر بها , حسناً ؟ |
Nabızı hissetmek zordur. Artı, suçu üstümüze atman çok hoştu. | Open Subtitles | بالاضافة الى ذلك ، انه من اللطيف ان تعود ادراجك. |
Tamam. Orada yaptıkların, çok hoştu, itiraf ediyorum. | Open Subtitles | حسناً , أعترف بأن مافعلته هناك كان لطيف جداًُ |
Rothların Aspendeyken onların evinde kalmamıza... izin vermeleri çok hoştu. | Open Subtitles | كان لطيفا من روتس ان يدعونا نأخذ اماكنهم بينما هم في مدينة آسبن |
Söyleme tarzı çok hoştu. | Open Subtitles | هو كَانَ لطيفَ الطريقَ قالتْها. |
El ele tutuşma kısmını saymazsak gerisi çok hoştu. | Open Subtitles | لست اعرف ماذا يعنى باب القلب ولكن الباقى كان جميل جدا |
-Demek istediğim muhteşem bir seksti... -Çok hoştu | Open Subtitles | اقصد لقد قضينا وقتا جيدا - لقد كان جيدا جدا - |
Yılbaşı kartını saymazsak tabi, ki çok hoştu. | Open Subtitles | بغض النظر عن بطاقة العيد , و التي كانت جميلة |
Birkaç yıl önce okullara bakarken oraya yolum düştü ve insanlar gerçekten hoştu. | Open Subtitles | كنت هناك قبل سنتين, عندما كنت ابحث عن المدارس, والناس كانت لطيفة هناك |
Bu sadece geçiyordum karşılaştık olayı ilk 17 kerede hoştu. | Open Subtitles | الظهور هكذا فقط كان لطيفاً.. في الـ 17 مرة الأولى! |
Depozito paramı geri aldım ki bu çok hoştu. | Open Subtitles | لقد استعدت بوليصة التأمين الخاصة بي و هذا كان لطيفاً |
Sizi kıçınızı yırtarken izlemek çok hoştu. | Open Subtitles | لقد كان لطيفاً أن أراكن جميعكن تحاولن بجد. |
Evet, pek hoştu ama ben Quinn'in Sam'le söylediği "Lucky" düetini tercih ederim. | Open Subtitles | في المرة القادمة نعم ، لقد كان جميلا ولكن أنا أفضل أداء كوين في دويتو أغنية " محظوظ " مع سام |
Çok hoştu. | Open Subtitles | أوه كان هذا جميلا |
Ama sesi çok hoştu. Güzel beyaz bir kedi olmalı. | Open Subtitles | ولكن الصوت كان جميلاً ممكن يكون قط أبيض جميل |
Seninle konuşmak hoştu, Randy. Benim adım Ponyboy. | Open Subtitles | كان من اللطيف النحدث اليك راندي اسمي, بوني بوي |
Bu çok hoştu, Michael. Teşekkürler. | Open Subtitles | ذلك كان لطيف جدا، مايكل شكرا لكم |
- Hiç. Hödüğün tekiydi. hoştu ama çamurla konuşmak gibiydi. | Open Subtitles | لا شيء و هذا أمر تافه, أقصد أنه كان لطيفا و لكنه يتفوه كلمات قذرة |
-Evet, bunu bana vermesi çok hoştu ama bunu tutamam. | Open Subtitles | نعم، هو كَانَ لطيفَ مِنْها لإعْطاء هذا لي، - لَكنِّي لا أَستطيعُ إبْقائه. |
Sizinle tanışmak çok hoştu ve en yakın zamanda eşinizle de tanışmayı bekliyorum. | Open Subtitles | كان جميل حقًا مقابلتك ولا أطيق الإنتظار لمقابلة زوجتك. |
Bu kalitede değildi ama hoştu. | Open Subtitles | ليس بهذه الفخامة ولكنه كان جيدا. |
- Hans. Hayatım, meyve sepetin çok hoştu. | Open Subtitles | عزيزي , سلة الفواكه كانت جميلة. |
Jennifer iyiydi hoştu ama bakireydi. | Open Subtitles | جينيفر كانت لطيفة وكل شيء ... لكن ... كانت عذراء |
Kadeh kaldırışın için teşekkürler. Çok hoştu, komşu. | Open Subtitles | شكراً على النخب، ذلك لطفاً منك أيها الجار |
İşini geri vermen çok hoştu. | Open Subtitles | كان لطفاً منك أن تدعه يحتفظ بعمله |
Beni de eklemişsin, bu çok hoştu. | Open Subtitles | لقد نسبتِ لي بعض الفضل، الأمر الذي كان لطيفًا للغاية |
Seni seviyorum. Hayır, seni değil Andrew. Bence seni çağırması çok hoştu. | Open Subtitles | أحبك أظن أنه كان من الجميل أنه دعــاك للحفلة |