Çünkü, burada senin için kıçımızı dondurmak çok hoşumuza gidiyor. | Open Subtitles | نعم , لإننا نحب أن تتجمد مؤخراتنا هنا من أجلكم |
Değer biçerken yaptığımız karşılaştırmalar, o şeyin ne kadar hoşumuza gideceğini tahmin etmeye çalışmak, o şeyi tüketirken yapacağımız karşılaştırmayla aynı değildir. | TED | المقارنة التي نقوم بها عندما نقدّر القيمة، حيث نحاول تقدير كم نحب الأشياء، ليست نفس المقارنة التي سنقوم بها عندما نستهلك الأشياء. |
Mesela Barbara Walters ve benzerleri ki, bu tip söyleşi hoşumuza gider. | TED | مثل باربرا والترز و غيرها، و نحن نحب ذلك. |
Hep beraber çalışırız, bunu yapmak hoşumuza gidiyor çünkü eğleniyoruz. | TED | نحن نعمل جميعنا معًا، وهذا شيء نريد إنجازه لأننا نستمتع خلال ذلك. |
Dediklerini anlamıyoruz... ama hoşumuza gidiyor. | Open Subtitles | نقسم أنها كأنت معنا وتقول كلام كثير لا نفهمه ولكنه يعجبنا لاتوبخها يا عمى |
Başımızı derde girerse, daha çabuk kurtulacağımızı bilmek hoşumuza gidiyor. | Open Subtitles | نحب أن نشعر بأن خورجنا من المشاكل أسرع من تورطنا فيها |
Evet. "Kadınların bakması çok hoşumuza giderdi." | Open Subtitles | أجل نحن نحب ذلك إذا النساء كانت دائماً نجوم |
Çünkü cerrahlar olarak, her şeyi bilmek hoşumuza gider. | Open Subtitles | لأننا, كجراحين, نحب أن يكون لدينا المعرفة الكاملة |
Ziyarete gelmek çok hoşumuza gitti, ama otelde kalmak daha iyi olacaktı. | Open Subtitles | نحب أن نزوركما, ولكن نفضّل البقاء في الفندق |
Hayatımızı kontrol ettiğimizi düşünmek hoşumuza gitse de bir anda her şey değişebiliyor. | Open Subtitles | ككلنا نحب أن نعتقد أننا نتحكم في حياتنا لكن في لحظة معينة كل شيء قد يتغير |
Tanrım, hayır ama ara sıra boşanmış olduğumuzu unutmak hoşumuza gidiyor. | Open Subtitles | ياربى ، لا ، لكن بين كل حين و آ خر نحب ان ننسى اننا مطلقان |
Elbette o yöne bakmak pek hoşumuza gitmez, değil mi? | Open Subtitles | بالطبع لا نحب النظر إلى الوراء أليس كذلك؟ |
Burada birçok zaman harcıyoruz ve eğlenmek hoşumuza gidiyor, | Open Subtitles | نمضي الكثير من الوقت هنا و نحب ان نستمتع |
Evet, orası daha rahat oluyor çünkü çalışmaya ara verince sevişmek hoşumuza gidiyor. | Open Subtitles | ان الدراسة في غرفة النوم عملية أكثر لأننا نحب أن نمارس الحب خلال فترة الاستراحة |
Yabancıların bugün ortalıkta dolaşması pek hoşumuza gitmez. | Open Subtitles | نحن لا نستمتع كثيراً والغرباء وسطنا طوال اليوم |
Öğrendiğimizi varsayalım. Bulduğumuz şey hoşumuza gitmeyebilir. | Open Subtitles | لنقل ذلك، هناك احتمال ألا يعجبنا ما اكتشفناه |
Ve hoşumuza gitse de gitmese de izleyen herkes şovun bir parçası. | TED | سواء أحببنا ذلك أم كرهناه. يعتبر كل شخص يقوم بمشاهدة ولو جزءٍ من ذلك العرض متواطئا في ذلك. |
Yani bu durum, doktorun yeterli olup olmadığı ile ilgili değil de bu kişinin bizim hoşumuza gitmesi ve nasıl etkileştikleri ile ilgilidir. | TED | فذلك لا يتعلق بما إذا كان الطبيب كفء أم لا. لكنه يتعلق فيما اذا أعجبنا هذا الشخص أم لا وكيف تعامل هذا الشخص؟ |
Çoğumuz onun temposuna yetişemiyoruz ama hoşumuza gidiyor. | Open Subtitles | أغلبنا لا يجاري سرعته لكن طبيعياَ نحبه |
hoşumuza gitmeyen şeylere anlayışlı davranmalıyız. | Open Subtitles | علينا أن نتقبّل الأشياء التي لا تعجبنا بالضرورة |
Seni bu kadar çok çalışırken seyretmek hoşumuza gitmiyor. | Open Subtitles | نحن فقط نكره ان نراك تعمل طوال الوقت بجد |
Bir, suç atılma işi başladı, hoşumuza gitse de gitmese de. | Open Subtitles | أولا المؤامرة قد بدات شئنا أم أبينا |
Pete'in bize ulaştırdığı bilgilerin bazıları hoşumuza gitmedi, tamam mı? | Open Subtitles | لم تُعجبنا بعض الأشياء التي أحضرها (بيت) معه؟ |
Ama sen de aynı benim gibi seçildin. hoşumuza gitmeyebilir ama bu işte birlikteyiz. | Open Subtitles | لكن تمّ اختيارك مثلي تمامًا، شئنا أم أبينا، إننا منخرطتان معًا. |
Burasının onların mekânı olduğunu düşünmeleri hoşumuza gidiyor. Hepsi bu. | Open Subtitles | نود آن ندعهم يعتقدون بإنهم يديرون المكان حسناً , ذلك آن لم يكن هنالك شيء قمت بتوضيحه لك |