Uluslararası Hukukta uzman bir Amerikalı avukat ile bağlantı kurdum. | Open Subtitles | اتصلت بمحامِ أمريكي خبير في القانون الدولي |
Kadınların Hukukta yükselmesini mümkün kılan birkaç yargıçtan biriydi. | Open Subtitles | هي كانت واحدة من عدد قليل من القضاة الذين جعلو من الممكن للمرأة المضي قدماً في القانون |
Hırsızlığın İslami Hukukta çok spesifik bir tanımı vardır, bu da ellerinle kapalı bir yerden bir şey almaktır. | Open Subtitles | للسرقة تعريف محدد جدًا في القانون الإسلامي وهي أن تضع يدك بروفيسور خالد فهمي الجامعة الأمريكية بالقاهرة |
Uluslararası Hukukta, yardım çalışanlarına yapılan saldırılar savaş suçudur. | TED | الهجمات التي يتعرض لها عمال الإغاثة هي جرائم حرب بموجب القانون الدولي. |
Fakat bu yönergelerin hiçbiri uluslararası Hukukta bağlayıcı değildir ve anlayışın, ulusal mekanizmalar yoluyla uygulanacak olmasıdır. | TED | لكن هذه القواعد ليست ملزمة بموجب القانون الدولي، وإذا علمنا أنه سيتوجب تفعيلها بآليات وطنية خاصة بكل دولة. |
Medeni Hukukta kurbanların kaybını sayısal olarak hesaplamak için kullanıldığını söylüyor. | Open Subtitles | يقول أنها تستخدم في القانون المدني لحساب تعويض الضحية |
Hukukta tek bir mutlak doğru vardır hapse müvekkil gider, avukat değil. | Open Subtitles | في القانون هناك حقيقة ابدية واحدة إذا ذهب احد ما للسجن فهو الزبون وليس المحامي |
(Kahkahalar) Fakat bir düşünün; benim sahip olduğum eğitim fırsatlarına sahip olmamış bu adamlar, ithaf ettikleri yardımlarıyla, Hukukta yüksek lisans öğrencisi vasıfları elde etmemi sağladılar. | TED | (ضحك) ولكن لنفكر في الأمر. هؤلاء الرجال، الذين لم يكن لديهم الفرص التعليمية التي حظيت بها ساعدوني على الحصول على مؤهلات عليا في القانون بمساعدتهم المتفانية. |
Hukukta gerçek olmaz. | Open Subtitles | لا تُوجد حقيقة في القانون |
Kiyaei: Uluslararası Hukukta, | Open Subtitles | في القانون الدولي |
Teminat, ortak Hukukta fiziksel olarak sahip olunan kişisel ya da taşınır malın teminat veren kimseden bir başka kişiye, emanetçiye... | Open Subtitles | عقد الوديعة هو عبارة عن ارتِباط في القانون العرفي حيث يتمّ نقل حيازة ملكية شخصيّة أو "منقولات" من شخص، المودِع، إلى آخر، المُستلِم... |