içeren bir kağıt bulduklarında, bu düşünceyi ortaya atanın izini sürerlerdi. | TED | تحتوي على فكرة معارضة, بامكانهم تتبع من انشأ تلك الفكرة |
Bu, bir biyoreaktör; hoş koku ve tat gibi belirli kimyasal maddeler ve bileşikler üretmek için tasarlanmış mayalar içeren bir tür mikroorganizma tesisi. | TED | إنَّه مفاعل طبيعي؛ نوع من الكائنات التي تحتوي على خمائر أعدت لتنتج مواد كيميائية ومركبات معينة مثل العطور والنكهات. |
Siyah izleri belirleyebildin mi? Karbon bileşiği içeren bir tür gibi. | Open Subtitles | حسنا، يبدو وكأنه نوع من مركب الكربون تحتوي على. |
Ben de aynı anda sizin evreninizi içeren bir kutu yarattım. | Open Subtitles | بينما أنا قمت بحماقة مماثلة و خَلقتُ الصندوق الذي يحتوي عالمك |
Burada, bir sömürü içeren, bir resim dosyasının Hex yığınına bakıyorum. | TED | هنا انا انظر الى مكب الهكس لملف صورة الذي يحتوي على تهديد امني |
Babanı da içeren bir grupta en duyarsız kişi olduğunun farkında mısın? | Open Subtitles | هل لاحظت أنه بالفرقة التي تتضمن والدك أنت أكثر الاشخاص حساسية |
O kanlı tişörtü çıkardığında, kocasının beyin dokusunu içeren bir damla, küvete düşmüş olmalı. | Open Subtitles | حيث خلعت القميص الدامي قطرة دم تحتوي على مواد دماغ زوجها وقعت في الحوض |
Yassı solucanlar ışık noktacıkları içeren bir çukura sahip. | Open Subtitles | للدود المسطح حفرة صغيرة تحتوي على بقع حساسة للضوء، فيستطيع أن يتبين ظل مفترس. |
Testte çıkan tüm cevapları içeren bir kağıt. | Open Subtitles | تحتوي على جميع اجابات الاسئله التي جائت بالاختبار |
Nihayetinde, hapishane mührü ile damgalanmış, annemin mektuplarını içeren bir paket geldi. | Open Subtitles | وصلت الحزمة آخيرا تحتوي على كل رسائلها مختومة بعلامة السجن |
Tüm sesli harfleri içeren bir kelime varmıdır acaba? | Open Subtitles | أعنيإننيآملهُناك.. كلمة واحدة تحتوي على حروف علّة لكن في الترتيب الهجائي. |
Ortada bir sorun yoktu, ta ki yüksek dozda antibiyotik içeren bir Danimarka domuzundan bir lokma alana kadar. | Open Subtitles | كل شيء على مايرام حتى ابتلع قطعة خنزير دنماركي تحتوي على نسبة عالية من المضاد الحيوي |
Bulduğun madde Sumatra'da ürettiğim mikroskobik parazit içeren bir eylemsiz. | Open Subtitles | المادة التي وجدتيها في الواقع هي وسيلة خاملة تحتوي على طفيليات مجهرية |
El yazmasının yeni bir yazılı dil biçimi yaratma girişimi olduğunu düşünenler, üretildiği kültürün bilgisini içeren bir ansiklopedi olabileceğini söylüyorlar. | TED | الأشخاص اللذين يعتقدون أن المخطوطة هي محاولة لابتكار شكل جديد من اللغة المكتوبة يخمنون أنها يمكن أن تكون موسوعة. تحتوي على معرفة من الثقافة التي أنتجتها. |
Kâğıtlardan biri, temel ebeveynlik öneri ve bilgilerini içeren bir broşürdü, ebeveynlerin ve çocuklarının yaşayabilecekleri şeyleri onlar için normalleştiriyordu. | TED | إحداهما كانت نشرة معلومات تحتوي على نصائح و معلومات أساسية مبسطة للوالدين عن ما يمكن أن يواجهم، وعن ما يمكن أن يعاني منه طفلهم. |
Gördüğünüz gibi kazara sizin evreninizi içeren bir kutu yarattım. | Open Subtitles | كما ترى, أنا بالخطأ خَلقتُ الصندوق الذي يحتوي عالمك |
Dahası, yüzlerce karınca yuvası içeren bir çayırda içinde kelebek tırtılı barındıran yuvayı bulabiliyor. | Open Subtitles | ما هو أكثر، في مرج به 100 عش نمل، تكون قادرة على إيجاد العش الذي يحتوي يرقة الفراشة |
A karbon içeren bir hydrogen içindeki moleküller, | Open Subtitles | حيث هوإحتواء الكاربون A الهيدروجين الذي يحتوي جزيئة |
Şahsen üçünü de içeren bir anlaşmaya varılamaması için bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | شخصياً, لا أرى أي سبب لما لا يستطيعون القدوم إلى بعض الاتفاقيات التي تتضمن ثلاثتهم. |
Emin olun ki, size en yeni Asgard teknolojisinin yanında kayıtlı tüm tarihimizi içeren bir bilgi merkezi veriyoruz. | Open Subtitles | أؤكد لك، نزودكم بآخر تقنيات الـ(آزغارد) بالإضافة إلى قاعدة معلوماتنا التي تتضمن كل سجلاتنا التاريخية |