Ve içinizden herhangi biri katil içgüdüsüne sahip olmadığını düşünüyorsa, yanılıyor. | Open Subtitles | وكل من يحسب نفسه لا يمتلك غريزة القاتل يكون علي خطأ |
Fakat bir katilin içgüdüsüne sahip değil. Bizim işimizde, olman gerekir. | Open Subtitles | لكنّها لا تملك غريزة الإنتقام في مكان عملنا |
İnsanlar gibi, derin bir intikam içgüdüsüne sahiptirler. | Open Subtitles | وعلى عكس البشر، لديهُم غريزة عميقة للإنتقام. |
Bir şeyleri önceden sezerse içgüdüsüne güvenir ve peşinden gider. | Open Subtitles | لو انتباه حدس بخصوص أمر ما فسوف يتبع غريزته |
Cesedin bu kadar çabuk bulunmasına izin vermesi şu ana dek gösterdiği kendini koruma içgüdüsüne ters düşüyor. | Open Subtitles | السماح باكتشافها بهذه السرعة يبدو عكس غريزته بحماية نفسه التي اظهرها لحد الآن |
Ve kendisini doğuştan gelen bir yalan söyleme içgüdüsüne kolayca boyun eğmiş bir halde buldu. | Open Subtitles | ووجدنفسهبشكلمفاجئوبدونجهد.. في غريزة فطرية من الكذب |
Ama lider olmak için katil içgüdüsüne ihtiyacın yok. | Open Subtitles | لكنك لا تحتاج غريزة القتل لتكون رئيس |
Sanırım köpeklerimiz evimizin salonunda yatarken sakin göründükleri kadar hayatta kalmak ve avlarını yere indirmek için ne gerekiyorsa yapmaya yetecek kadar grup içgüdüsüne sahipler. | Open Subtitles | أعتقد أن كلابنا رغم إنها كانت تبدو هادئة متى كانت تجلس بالبيوت على أرضية غرفة المعيشة إلا إنها ما زالت تمتلّك غريزة البقاء |
Acaba kartalı öldürme içgüdüsüne sahip mi? | Open Subtitles | هل لديها غريزة القتل ؟ |
Oğlanın onunla yaşamak zorunda olması beni deli ediyor, ama yargıçlar kadınların annelik içgüdüsüne sahip olduğunu sanıyorlar. | Open Subtitles | أعني, يصيبني بالإشمئزاز إضطراره للبقاء معها ولكن أظن القضاة يفترضون أن النساء لديهم غريزة الأمومه لديها غريزة الأمومة التي لدى (ماديّا) |
Bay Lowe'ın tüm niyetlerine güvenme ama kendini koruma içgüdüsüne güvensizlik etme ya da bu seferde onun önemini küçümseme. | Open Subtitles | لذا، عدم الثقة في نوايا السيد (لو)، من حريتك عدم الثقة في غريزته من أجل الحفاظ على الذات ولا يجب التقليل من أهميته لهذه البِعثة |