- Sizi burada görmeyi beklemiyordum doktor. - Sandra gelmem için ısrar etti. | Open Subtitles | ـ لم أتوقع رؤيتك هنا يا دكتور ـ ساندرا أصرت على أن أحضر |
Gönderdiğini hatırlamadığını söyledi ve buraya gelmek için ısrar etti. | Open Subtitles | قالت أنها لا تتذكر إرسالها و أصرت على الحضور إلى هنا |
Beyler, Bay Ballard ikinizi birden hemen görmek için ısrar etti. | Open Subtitles | أيها السادة.. السيد بالارد أصر على أن يراكم جميعا فى الحال |
O, çok ikna edici bir adam. Gitmek için ısrar etti. | Open Subtitles | أوه ، انه رجل مقنع جدا لقد أصرّ على الذهاب |
Buraya zengin olmak için geldi ve beni yanına aldı İngilizceyi yeterli konuşmam için ısrar etti. | Open Subtitles | جاء هنا ليصبح غنياً وجلبني معه وأصر على أن أتحدث الإنجليزية حتى أتأقلم |
Saat 11'de havuz başında buluşmamız için ısrar etti. | Open Subtitles | كان مصرا على مقابلتى الساعة 11 عند المسبح |
Sadece bir iki bardak bira içmiştim, ama Dex kalmam için ısrar etti. | Open Subtitles | شربت اثنين بيرة فقط لكن ديكس أصر بأن أبقى |
Dün sabah gitmek için ısrar etti, sanki bir şeyler canını sıkıyordu. | Open Subtitles | صباح أمس أصرّت على المغادرة و كأنها كانت قلقة بشأن أمرٍ ما |
Hatta bir müddet bir çift mezar taşı oymam ve sanki altında cesetleri gömülüymüş gibi mezalığımıza yerleştirmem için ısrar etti. | Open Subtitles | لبعض الوقت، أصرت على إحضار زوج من شواهد القبور المنحوتة وتضعهم في مكان مقبرتنا، وكأن جثثهم دفنت تحت الصخور |
Samantha'nın eve yalnız gitmek için çok sarhoş olduğuna karar verdi.... ...ve geceyi kanepesinde geçirmesi için ısrar etti. | Open Subtitles | لقد قررت أن (سامانثا) ليست في وعيها لتذهب لمنزلها بمفردها و أصرت على قضاء الليل على الأريكة الخاصة بها |
VIP kapısından girmeniz için ısrar etti. | Open Subtitles | لقد أصرت على مدخل الشخصيات الهامة |
fakat Jonathan ödemek için ısrar etti, bu yüzden dükkana gitti ve bozukluğu tamamlamak için ihtiyacı olmayan bir şey aldı. | TED | ولكن جوناثان أصر على الدفع، فذهب إلى المتجر وأشترى شيئاً لم يكن يحتاجة للحصول على الفكة. |
Tabaklardan biri, diğerinin iki misli doluydu, o da çok olan porsiyonu benim yemem için ısrar etti. | Open Subtitles | أحد الصحنين كان به كمية مضاعفة بالمقارنة مع الصحن الآخر لذا فقد أصر على أن أتناول من الصحن الممتلئ |
Dolu olduğumu söyledim ama taksiyi paylaşmamız için ısrar etti. | Open Subtitles | لقد أخبرته بأن لدي مشاريع لكنّه أصر على أن نتشارك التاكسي في المدينة على أية حال لم أستطع طرده |
Ama, o kalmamız için ısrar etti. | Open Subtitles | لإنك سوف تقلقين علينا لكنه أصرّ على البقاء |
Evet ama seninle yüz yüze görüşmem için ısrar etti. | Open Subtitles | أجل ، ولكنه أصرّ على أن أقابلكِ وجهاً لوجه |
Lüks içinde yaşayacağımı düşündüm. Milyonları olmasına rağmen, fakir bir şekilde yaşamamız için ısrar etti. | Open Subtitles | ظننتُ أنّي سأعيش في رفاهيّة، ولقد أصرّ على العيش في فقر، رغم إمتلاكه ملايين. |
Okuldan uzakta park etmem için ısrar etti çünkü doğru olmazmış. | Open Subtitles | وأصر على أن تقف بعيدا عن المدرسة بسبب ما يبدو أنا لست كبيرة. |
Steve, bugün benimle gelmek için ısrar etti. | Open Subtitles | وأصر على الخروج مع ستيف لي اليوم |
-İlaçlarını kullanmak için ısrar etti. | Open Subtitles | -هو كان مصرا على اخذ الدواء |
Baban bir kaç hafta önce bulunca, onunla tüm iletişimi kesmem için ısrar etti. | Open Subtitles | والدك إكتشف ما كان يحدث قبل أسابيع قليلة أصر بأن اقطع كُل الإتصالات معه |
Corrine Terwilliger boğasının seks suçlusu olarak kayıtlara geçmesi için ısrar etti. | Open Subtitles | كورين تويرويغير أصرّت على المحاولة لتجعل ذكرها يسجل كمتورط في قضية جنسية |
Gelmem için ısrar etti. Muhtemelen haklıydı. | Open Subtitles | لقد جعلَتني أحضر إلى هُنا ربّما هذا أفضل قرار |
Bu konuda neler bildiğini öğrenmek için Rahip Knapp'ı aradığımda, yüz yüze görüşmemiz için ısrar etti. | Open Subtitles | عندما اتّصلت على الموقّر (ناب) لمعرفة ماذا يعلم عنها، لقد أصرّ أن نتقابل شخصيًّا. |
Çanağın hepsini bir anda içmek için ısrar etti ve jölenin içinde boğuldu. | Open Subtitles | لقد أصر أن نحضر له إناءً مليئاً ثم قفز فى حلوى النعناع البرى |