| Ya ilaçların işe yaramıyor ya da acilen sevişmen lazım. | Open Subtitles | هل إن الادوية لا تعمل ام انكَ تحتاج لتمارس الجنس؟ |
| Ne olacağını düşündüğümü bilmiyorum ama hepimiz hemfikiriz ki bu işe yaramıyor, çok fazla çaba ve zaman gerektiriyor. | Open Subtitles | لا ادري ماذا ظننت عن لكنني اظن إننا نتفق إن هذا لا يجدي نفعاً لذا نحن متعادلين |
| Bu işte hepimizin beraber olduğunu, farklılık olduğu sanrısını anlamak üzere bir araya geliyorsunuz -- bu ülkeler, sınırlar, din fikri -- işe yaramıyor. | TED | و تأتون معا لتتبينوا بأننا جميعا في هذا معا وإن وهم الاختلافات وفكرة الدول والحدود والأديان لا فائدة منها |
| Mağara resimleri ile Jackson Pollock'un iç içe geçirildiği dersler. İşe yaramıyor ama en azından çabalıyorlar. | TED | أنا أتحدث عن لوحات الكهف وجاكسون بولوك طحنوا ببعضهم البعض والكل يتشابه هذا لا ينجح لكنهم حاولوا على أي حال. |
| demeleri gibi. Bu ayakkabılarda işe yaramıyor ve bizim vücudumuz ayaklarımızdan kat ve kat daha karmaşık. | TED | هذا لا ينفع مع الأحذية، وأجسامنا أكثر تعقيداً من أقدامنا بمرات عديدة. |
| Duyuyorum ve kulaklarımı kapıyorum ama işe yaramıyor. | Open Subtitles | ويمكننى سماعها وأحاول منع الصوت بواسطة يدى لكن الأمر لا يفلح. |
| Çalışıyor ama basınç çok hızlı arttığı için işe yaramıyor. | Open Subtitles | إنهُ يعمل، لكنه عديم الفائدة مع ارتفاع الضغط بسرعة عالية. |
| Peki tamam, bu gösteriyi şehirdeki tüm yollarda yaptık ama kesinlikle işe yaramıyor . | Open Subtitles | حسنا ً، أتعرف ماذا؟ عملنا هذا العرض في طريق جميع أنحاء البلدة، وهذه من الواضح أنه لن ينفع. |
| Evet, şu arkadaşlık siteleri pek de işe yaramıyor, değil mi? | Open Subtitles | أجل، مواقع المواعدة على الإنترنت تلك لا تعمل حقّاً، أليس كذلك؟ |
| Sanırım ona aldığımız özel stress topu bir işe yaramıyor. | Open Subtitles | أعتقد أن كرة الاجهاد التي اشتريناها له لا تعمل. |
| Hayır, baykuş tüyüyle aramayı denedim ama insan formundayken işe yaramıyor. | Open Subtitles | لا، فلقد حاولت استدعاء مكانه بواسطة ريشة البومة لكن يبدو أنها لا تعمل عندما يكون بشرياً |
| Bu yöntem işe yaramıyor. Bu noktada başka bir şey bulmamız gerekir. | Open Subtitles | حسناً , الملقاط لن يجدي نفعاً الآن , أنا مستعد لتجربة ايّ شئ |
| Duvara kafanı vurup durmak işe yaramıyor. Uzun zaman önce aklım başıma geldi. | Open Subtitles | لا فائدة من ضرب رأسك بالحائط، وكان لا بد لي من التعقل منذ زمن طويل |
| Bağırdım, tehdit ettim, anlayışlı oldum, yalvardım. Hiçbiri işe yaramıyor. | Open Subtitles | أصرخ، و أهدد، و أحدثهم بالمنطق أتوسل إليهم، لا ينجح أي شيء |
| İşe yaramıyor, onu koltuğa yatıralım...çabuk! | Open Subtitles | هذا لا ينفع ، لنضعها على الأريكة، بسرعة هيا |
| Üzüleceksin! Bir dakika, o söyledikten sonra işe yaramıyor! | Open Subtitles | ستأسف على هذا أنتظر, هذا لا يفلح بعد قوله |
| Yukarıyı kontrol ediyordum ve, evet, düşündüğüm gibi, merdiven bir işe yaramıyor. | Open Subtitles | أنا كنت أقوم بعمل فحص فقط . و نعم , كما أعتقدت , ان السلم عديم الفائدة جداً |
| Bilgiyi vuruş senaryolarıyla karşılaştırdım ama bu röntgenlerde bir işe yaramıyor. | Open Subtitles | أدخلت المعلومات في مخطط متعدد التأثيرات و لكن هذا لن ينفع الصور الشعاعية |
| Kaos büyün artık işe yaramıyor, unuttun mu? | Open Subtitles | تعويذة الفوضى الخاصة بك لن تعمل علينا مجددا، أتتذكر؟ |
| - İşe yaramıyor. - Bunları bir kenara mı atacaksın? | Open Subtitles | ـ لم ينجح الأمر ـ تريدين رمي كل هذا ؟ |
| Zıplamak bir işe yaramıyor! Acı biraz gidiyor ama hemen geri geliyor! | Open Subtitles | القفز لا يجدي نفعاً، أعني إنه يفيد لوهلة، لكنه لا يحسن الوضع. |
| Sessize al tuşu işe yaramıyor, ama sesi harika çıkıyor. | Open Subtitles | لقد صلح . والصوت لايعمل , ولكنه يبدو رهيب |
| Derin nefes almalar işe yaramıyor. Orada tahrik olmadan o kadın ile... | Open Subtitles | رون الأنفاس العميقة لم تجدي نفعاً لا يمكنني أن أكون هناك معها |
| Yıllardır bir işe yaramıyor. | Open Subtitles | إنّه لا يعمل منذ سنوات |
| İşe yaramıyor. | Open Subtitles | ومن لا يعمل. |