| Tüm işlere kalifiye olduğumu düşünmem garip bir şey mi? | Open Subtitles | إنه لغريب أعتقادي بأنني مؤهلة للقيام بكل هذه الأعمال حرفياً؟ |
| Hükümetler yürümeyen işlere dahil oldular. | TED | الحكومات كانت مشاركة في الأعمال حيث لم يكن لديهم أية أعمال مشاركين بها |
| O da mecburen bu tarz işlere girmek zorunda kalmış. | Open Subtitles | لذا، كان عليه أن يأخذ الوظائف ذات النهاية المسدوده، كهذه |
| Ayak işleri, komi, barmen, güvenlik tipi işlere yardımcı oluyor. | Open Subtitles | يساعدني بأعمال الصيانة، النقل، توصيل الطلبات، و أعمال الأمن |
| Görsel işlere karşı kendime has yaratıcı bir yaklaşımım var. | TED | اذا انا لدي نهج تخيلي معين في الاعمال البصرية. |
| Rekabetçi kolejlere girer, iyi işlere sahip olurlar, ve bazen kendileri yüzeysel bir şekilde başarılı olurlar ve tonlarca para kazanırlar. | TED | فيلتحقون بكليات تنافسية، ويحصلون على وظائف جيدة، وأحياناً يحققون النجاح لأنفسهم بشكل سطحي، فيجمعون أطناناً من المال. |
| Görev kontrolun bir çok üyesi diğer işlere yöneldiler, ama bazıları hala orada. | Open Subtitles | و كثير ممن عملوا في تلك المهمة توجهوا لأعمال أخرى و لكن بعضهم لازالو هناك |
| Şiddetli sahtekarlık duygusu insanların harika fikirlerini ortaya koymasını ya da çok iyi oldukları program veya işlere başvurmaya engel olabilir. | TED | الشعور الشديد بالاحتيال يمكنه أن يمنع الناس من مشاركة أفكارهم الرائعة أو التقدم للأعمال والبرامج حيث بإمكانهم التفوق. |
| Bizim gibi sığırtmaçlar böyle işlere ait değiller. | Open Subtitles | رعاة البقر أمثالنا لا تلائمهم تلك الأعمال |
| Muhtemelen, iki genç insanı incitmek için kullanılacak bir takım işlere karıştım. | Open Subtitles | تورطت في بعض الأعمال التي أظن أنها ستُستخدم لإيذاء شخصين |
| Bu bir eğlence değil, boyundan büyük işlere karışma! Ne dedin? | Open Subtitles | إنها ليست مزحة إدارة هذه الأعمال الكبيرة بهذا العمر الصغير |
| Evde bazı işlere yardım eden İspanyol çocuğu, çok iyi bir çocuk. | Open Subtitles | مجرد طفل أسباني يساعدني في الأعمال المنزلية، إنّه لطيف |
| Her iki tarafın amacı karşı tarafın işini ele geçirip silah almak ve daha fazla işlere el koymaktı. | Open Subtitles | كان الجانبان يهدفان إلى الاستيلاء على عمل العدو بهدف شراء المزيد من الأسلحة والاستيلاء على مزيد من الأعمال |
| adam tarafından geliştirildi. Yani eğer; daha önceden de olmuştu, yeni işlerin gelip yer değiştirdiği zamanların sonuçlarını gördük. Bu yeni işlere ne olacak? | TED | إذا كنت تعتقد إنها حدثت جميعها مسبقاً فنحن رأينا النتائج بالسابق عندما حدثت أشياء جديدة وتم إستبدالهم بوظائف جديدة ماذا ستكون هذه الوظائف الجديدة؟ |
| Esasen bugün mevcut olan işlerden hangi işlere otomasyonun hemen uygulanabileceğini düşünürsek ortaya çıkacak sonuç dünya çapında iş gücünün %75'inin hemen yarın makineleştirilebileceği olacaktır. | Open Subtitles | في الحقيقة, إذا أخذت لحظة لتتفكر في الوظائف الموجودة حالياً ستجد أنه لو طُبقت الميكنة عليها الآن حالاً ،لأصبح |
| Kabul edelim. Bayağı büyük işlere imza attık. | Open Subtitles | دعونا نواجه الأمر لقد أوقفنا بعض الوظائف الكبيرة جداً |
| Pis bir hayatım olurdu ve bu işlere vaktim kalmazdı. | Open Subtitles | يمكنني أن أقوم بأعمال القذرة دون أن أسجن عليها |
| Ama yasal işlere başlamadan önce kendine, DEA artık emekli olmasını söyleyene kadar ihracat-ithalat işleriyle uğraşmış. | Open Subtitles | حسناً ؟ و لكن قبل أن يصبح شرعياً صنع لنفسه اسماً بأعمال الاستيراد والتصدير |
| Yahudiler böyle işlere karışmamalı. | Open Subtitles | نحن شعبا يهوديا لا يجب أن نتورط في مثل هذه الاعمال |
| Bir sürü insanı aslında var olması imkânsız olan işlere yatırım sağlamaları için ikna ettiğimden dolayı. | Open Subtitles | نوع من اقناع الناس بالاستثمار في بعض الاعمال والتي هي بالواقع تقنيا , غير موجودة |
| Yapay zekâ insanlarla analitik bir araç olarak çalışacak, insanlar da sevgi ve sıcaklıklarını şefkat gerektiren işlere yönlendirebilecek. | TED | وسيعمل الذكاء الاصطناعي مع البشر كأدوات تحليلية يمكن للبشر أن يلفوا دفئهم حولها في سبيل وظائف التراحم العالية. |
| Başvurduğumu bilmediği işlere bile başvurdum. | Open Subtitles | حتّى أنني تقدّمت لأعمال لا أعرف ماهيّتها |
| "Kısıntılar nedeniyle ofisimiz idari işlere kapalıdır" yazısını okuyorlar. | Open Subtitles | ويجدون لافتات تقول إحداها أنه في الأجازات، المكاتب لا تفتح أبوابها للأعمال الإدارية |
| Kirayı ödeyen işlere. | Open Subtitles | -نخب الوظيفة التي تسدد الإيجار |
| Burası ince işlere pek yatkın değilmiş gibi görünüyor. | Open Subtitles | لا يبدو بأنهم ملمين بالأعمال الدقيقة هنا |
| Bu işlere hiç bulaşmamalıydım! | Open Subtitles | كان علي ألا اتورط في اي من هذه الأمور |
| Kendi alanımda açılan tüm işlere başvurdum ama şu anda bir şey yok. | Open Subtitles | لقد حاولت لقد تقدّمت إلى كل ما يخصّ مجالى و لا فائدة |