| Ama sen ve eski eşin, yani o geldiğinde hani geçen gün kahve için kendi kendime "işte böyle olmalı" dedim | Open Subtitles | لكنكِ وزوجك السابق، عندما مر عليك.. ذلك الصباح لتناول القهوة.. جال بخاطري أن هذا هو ما يجب أن يكون عليه الوضع.. |
| Kırk Meyve Ağacı başta işte böyle görünüyordu ve altı yıl sonra bu hâle geldi. | TED | هذا هو شكل شجرة الـ 40 فاكهة عندما تم زراعتها لأول مرة، وهذا ما تبدو عليه بعد ست سنوات. |
| İşte böyle. Benimle güzel konuş hemen çözülüvereyim. | Open Subtitles | ها أنت ذا خاطبيني بكلام حلو وسأكون سهل المنال |
| İşte böyle. Yumulun haydi. Çünkü dostlarım, bu daha başlangıç. | Open Subtitles | هذا صحيح هيا إمتلئوا لأن هذه يا أصدقائى مجرد بداية |
| Aferin aslanım. Ama biraz daha yükseğe nişan almalısın. İşte böyle. | Open Subtitles | أحسنت أيها الفتى ، لكنك يجب أن تصوب للأعلى قليلاً ، أحسنت ، هذه تصويب قاتل |
| Devam et salla, işte böyle. - Vaav. - Oh. | Open Subtitles | واصلي الأهتزاز , ها نحن ذا هل تلك هديتي ؟ |
| Tarihin başlangıcından beri kanser işte böyle teşhis ediliyordu. | TED | وكانت هذه هي طريقة تشخيص السرطان منذ بداية التاريخ. |
| Yaşlı ve dolandırılmış. İşte böyle hissediyorum. | Open Subtitles | أشعر أنى عجوز وأنى مخدوع هذا هو ما أشعر به |
| Nefes al Jane. Bir kez daha. İşte böyle. | Open Subtitles | دفعة أخرى ، هذا هو تهنئتى يا بابا أنه صبى |
| Tatlı Tanrım! Şeytanın tadı işte böyle olmalı. | Open Subtitles | سيدة الحلوى لابد أن يكون هذا هو طعم الشيطان |
| - İşte böyle. - Bu şekilde dışarı çıkamayız tatlım. | Open Subtitles | ها أنت ذا - لا يمكننا الخروج هكذا, عزيزي - |
| İşte böyle, bir daha salla, ona iyi gelir. | Open Subtitles | ها أنت ذا , قم بهزه مجددا ذلك يمنحه شعورا جيدا |
| İşte böyle, yemi yut, seni yakışıklı Rus şeytanı seni. | Open Subtitles | هذا صحيح ، اسقط في الفخ أيها الروسي الوسيم اللعين |
| İşte böyle, kızım. Yeteneğini göster. Anlarsın ya. | Open Subtitles | هذا صحيح يافتاة، عليك العمل بما لديك أنتي تفهمين ما اقصد |
| Tamam, işte böyle. Anlamaya başladın. Solunu yukarıda tut. | Open Subtitles | حسنا ، أحسنت ، لقد أجدتها الآن أبقي اليد اليسرى مرفوعة |
| Hadi, kızım, işte böyle. Aferin kızıma, aferin kızıma. | Open Subtitles | هيا يا صغيرتي, أحسنت فتاة طيبة, فتاة طيبة |
| Tamam, onun yanında üç veya kız olsun. Haydi, haydi. İşte böyle. | Open Subtitles | حسنا , 3 أو 4 معه , لنذهب هيا , ها نحن ذا |
| Bir yerde mükemmelliğe değer vermeyi bıraktık, şimdi elde ettiğimiz sonuçlar işte böyle. | TED | في مرحلة ما، لقد توقفنا عن طلب الكمال، والآن، هذه هي نوعية النتائج التي نحصل عليها. |
| Hayır, hayır. İşte, böyle. | Open Subtitles | لا، لا، لا، هناك تذهب، هناك تذهب |
| - Seni sonra ararım. - Gayet tabii. İşte böyle. | Open Subtitles | ـ سأعاود الإتصال بك ـ أجل، بالفعل، ها أنتِ ذا |
| Joon ve annesini üzerek evlenmek istemiyordum. İşte böyle. | Open Subtitles | لم أكن أريد أن أتزوج من خلال جعل والدة جون غير سعيدة هذا كل شيء. |
| Bu yüzden ilginçtir ki, Amerika'nın nasıl göründüğüne bakmak isterseniz, işte böyle. | TED | من المثير للاهتمام أن تروا -إذا أردتم- كيف تبدو الولايات المتحدة, ها هي ذا. |
| İşte böyle. İşte böyle. Buraya getir. | Open Subtitles | ذلك صحيح ذلك صحيح احضرها الى هنا |
| İşte böyle. Ve sonra bir az daha hızlanıyoruz, biraz daha ve bir az daha hızlı. Vesaire vesaire. | TED | مثل تلك. وعندها نسرع قليلاً ونسرع ونسرع قليلاً. وهكذا دواليك. |
| İşte böyle, sen bizim küçük barış elçimiz olacaksın. | Open Subtitles | ها انت ذا. ستكون سفيرنا الصغير للسلام. |
| İşte böyle Seninle gurur duyuyorum. | Open Subtitles | انه يساوي طلقه أحسنتِ |
| Not bırakıyorum. Not bırakıyorum. İşte böyle. | Open Subtitles | سأترك ملاحظة سأترك ملاحظة، ها نحن أولاء |