Erkekler ise herkesi düşünür, diğerlerinin ihtiyaçlarına göre hareket ederler. | Open Subtitles | رجال يتلاشون , يتخذون القرارات من حاجات الآخرين |
Bu sistem, farklı zekâ tiplerine ve kullanıcı ihtiyaçlarına göre eğitim vermemizi sağlıyor. | TED | ويتيح لنا توفير التعليم وفقًا لمختلف أنواع الذكاء وحسب مختلف احتياجات المستخدمين. |
Halkının ihtiyaçlarına herşeyden daha çok önem vermelisin.Kendinden bile. | Open Subtitles | عليك جعل إحتياجات شعبك قبل أي شيء آخر بما فيه أنتي |
İşte bu kullanıcıya odaklandığınızda, ki bu durumda yaşlılar oluyor, onların ihtiyaçlarına ve içeriğe odaklandığınızda oluyor. | TED | الآن، يحدث ذلك عندما يتم التركيز على المُستخدم وهو في هذه الحالة المُسنّ وعلى احتياجاته وحالته. |
İslam, Amerika'daki Zenci diye çağırılanların sorunlarına ve ihtiyaçlarına hitap eden tek dindir. | Open Subtitles | ... الإسلام ... هو الدين الوحيد ... الذى يتكلم عن الإحتياجات و المشاكل |
Ve lütufkar Tanrım, onlara ihtiyaçlarına... | Open Subtitles | وأشفق بهم يا الله وأدر إليهم طبقا لحاجاتهم |
İhtiyaçlarına hizmet edecek hazır bir eş ve çocuk. | Open Subtitles | زوجة وابن جاهزان آنفاً لكي يخدما متطلباتك |
Gözlemlemek ve halkın ihtiyaçlarına yönelik bir şeyler uyarlamak için gelmemişlerdi. | TED | ولم يكن لديهم استعداد لكي يراقبوا ويتأقلموا طبقا لاحتياجات المجتمع المحلية. |
Dikkatini topla. Arzularına ya da ihtiyaçlarına ver. | Open Subtitles | ركّزي ، واستسلمي لرغباتك واحتياجاتك |
Belediye meclisi üyesi görüyordum iken daha ihtiyaçlarına Şehrin, | Open Subtitles | بينما عضو المجلس المحلي كان يرى , حاجات المدينة العظيمة |
Diğerlerinin ihtiyaçlarına hizmet. | Open Subtitles | ..تلبية حاجات الآخرين .. ليست أموراً |
Başkasının ihtiyaçlarına hizmet ediyorum. Kocam diyorum. | Open Subtitles | أنا أخدم حاجات الآخرين أدعوه الزوج |
Konuşma anlam kazanmak için ruh hâli ve vurgulamadan faydalandığı için yapısı genellikle daha esnek, konuşmacı ve dinleyicinin ihtiyaçlarına göre değişiklik gösteriyor. | TED | ولأن التحدث يستخدم المزاج وحِدة الصوت في المعنى وتركيبه عادة أكثر مرونة. لتلائم احتياجات المتحدثين والمستمعين |
ve bu segmentin ihtiyaçlarına etki edebilmek için büyük miktarda öğrenme ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz. | TED | نتعلم بشكل هائل عن احتياجات هذا الجزء من السوق لكي يكون فعالا. |
Sadece Bradley Manning'in ihtiyaçlarındansa birçok kişinin ihtiyaçlarına karşı bir sorumluluğum vardı. | Open Subtitles | لقد كان هُناك مسئولية تِجاه إحتياجات الكثيرين، -بدلاً من -ببساطة إحتياجات "برادلي ماننج". |
Bugünkü değerlendirmeden sonra New York'ta Jake'in ihtiyaçlarına uygun bir tesis olup olmadığını sorgulamaya başladılar. | Open Subtitles | بعدَ تقييم اليوم إنهم يتساءلون سواء "نيويورك" لديها المنشأة المناسبة (لسد إحتياجات (جايك |
Etrafındaki insanları okudu, bir yolunu buldu ve ihtiyaçlarına hizmet etmeleri için beyinlerini yıkadı. | Open Subtitles | يجد طريقه لولوج عقلهم ومن ثم يغسل دماغهم ليخدموا احتياجاته |
...insanların bireysel ihtiyaçlarına olan inanç onun amacından önde gelir, refah ve gelişimin temelinde... insan haklarının yattığı varsayımını da beraberinde getirir. | Open Subtitles | ثقوا أن الإحتياجات الفرديه للناس هى أعظم و أسمى من أهدافهم و يجب أن يكون ذلك هو منطلق هيئات حقوق الإنسان |
Ve lütufkar Tanrım, onlara ihtiyaçlarına göre ver şefkatle, tıpkı oğlun İsa Mesih'in yaptığı gibi. | Open Subtitles | وأشفق بهم يا الله وأدر إليهم طبقا لحاجاتهم بالشفقة كما فعل السيد المسيح |
İhtiyaçlarına göre düzenlettim. | Open Subtitles | لقد فصلتها حسب متطلباتك |
İnsanların nasıl yaşadığı ve birbirleri ile nasıl iletişim kurduklarıyla ilgili hikâyeler vardı; kente göçlerin Zambiya'daki köylere etkilerinden tutun, San Francisco sokaklarındaki evsizlerin komplike sağlık ihtiyaçlarına kadar. | TED | كانت هناك قصص حول كيف يعيش الناس ويتواصلون مع بعضهم البعض، من تأثير الهجرة للمناطق الحضارية على قرية في زامبيا لاحتياجات الرعاية الصحية المعقدة للمشردين في شوارع سان فرانسيسكو. |
O sadece dikkat dağıtmak içindi. Dikkatini toparla. Ve arzularına, ihtiyaçlarına ver. | Open Subtitles | ركّزي ، واستسلمي لرغباتك واحتياجاتك |
Onlara yüksek kalitede ürün verebilmek için teknolojiyi onların ihtiyaçlarına adapte etmelisiniz. | TED | ولكن لتستطيع أن توفر لهم منتجات ذات جودة عالية. لابد أن تسخر التكنولوجيا لاحتياجاتهم. |
Çünkü o insanların tamamlamaya çalıştıkları bir törenleri var Cate'in, onların ihtiyaçlarına cevap vermediğini biliyoruz. | Open Subtitles | لأنه ايا كان الطقس الذي يحاول هؤلاء الناس ان ينفذوه فنحن نعرف ان كايت هايل لم تناسب احتياجاتهم |
Kısaca, tarihteki herhangi bir insandan çok makinelere görünürüz ve bu özerk silahların hedef tespiti ihtiyaçlarına mükemmel şekilde uyar. | TED | وباختصار، نحن أكثر وضوحاً لآلات من أي شعب في التاريخ، وهذا يناسب تماما الاحتياجات الأسلحة الروبوتية لتحديد اهدافها. |