Ancak projeyi başlatacak gerekli yatırım için geleneksel kaynakları ikna etmekte başarısız oldu. | TED | لكنه فشل في إقناع أي من المصادر التقليدية لتقديم التمويل اللازم للنهوض بالمشروع. |
Olmayan şeylere kendini ikna etmekte çok başarılısın. | Open Subtitles | أنت موهوبة في إقناع نفسك بأشياء ليست حقيقية |
Yönetim kurulunu buna ikna etmekte zorlanırım. | Open Subtitles | سأجد صعوبة في إقناع مجلس الإدارة بذلك |
Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, Kelownalılar'ı, bomba yaparak sorunlarını çözemeyecekleri konusunda ikna etmekte bayağı ısrarlı idi. | Open Subtitles | هو كان عاطفي جدا حول محاولة اقناع شعب الكولونيين أن بناء القنبلة لن يكون الحل لمشاكلهم |
Jüriyi ikna etmekte sana başarılar. | Open Subtitles | حظاً جيداً في محاولة اقناع المحلفين بذلك |
Yönetim kurulunu buna ikna etmekte zorlanırım. | Open Subtitles | سأجد صعوبة في إقناع مجلس الإدارة بذلك |
İnsanları ikna etmekte iyiyimdir. | Open Subtitles | أعتقد أنّي بارع في إقناع الناس |
Nixon oy verenleri ikna etmekte zorluk çekerken.... bu başkanlık için başka bir koşu değildi. | Open Subtitles | بينما عانى (نكسون) من صعوبة في إقناع الناخبين أن هذه ليست محاولة جديدة للفوز بالرئاسة |
İnsanları bir şeyler yapmaya ikna etmekte iyisindir, değil mi Mary? | Open Subtitles | فأنت جيدة في إقناع الناس بفعل الأمور أليس كذلك (ماري)؟ |
Bu da Hoover'ın dünyayı kendi markalarının bir elektrik süpürgesinden daha fazlası olduğuna ikna etmekte zorlandığını açıklıyor, ve Unilever ve P&G gibi şirketlerin tek bir dev marka ailesine sahip olmak yerine Oreo ve Pringle ve Dove gibi markalarını ayrı tutmasını açıklamakta. | TED | إنها توضح لماذا "هوفر" وجد صعوبة في إقناع العالم بأنها كانت أكثر من المكانس الكهربائية، ولماذا شركات مثل "ينليفير" و "بي آند جي" أبقت على فصل العلامات التجارية، مثل "أوريو" و"برينجل آند دوف" بدلا من أن يكون لديها علامة تجارية كبرى واحدة. |