| Yüksek emtia fiyatları ile ihracat yapan ülkeler ile emtia ihracatı yapan ülkelerin büyüme oranları arasındaki ilişkiyi inceledim. | TED | لقد نظرت لأعرف ما هي العلاقة بين ارتفاع أسعار السلع الأساسية من الصادرات، والنمو في البلدان المصدرة للسلع الأساسية. |
| Olaya,geniş açıdan bakarsan bu ilişkiyi aslında teşvik bile etmelisin. | Open Subtitles | في الواقع،إذا رايت الصورة أكبر أنت تشجع على هذه العلاقة |
| Böylece, Catalina'nin dediği gibi bir ilişkiyi bitirerek ihtiyacı olan güce kavuştu. | Open Subtitles | وبذلك استطاعت اخيرا قطع العلاقة مع القوة التي قالت كارولينا بانها تحتاجها |
| İlişkimizin yaşayabilirliğini test edip cinsel ilişkiyi ertelememizde bir sorun olmadığından emin misin? | Open Subtitles | هل أنت متأكد من أنك بخير لتأجيلنا الجماع حتى تتجاوز علاقتنا المرحلة التجريبية؟ |
| Tanıdığın birini sinemada görüp selam verdiğin bir ilişkiyi mi kastediyorsun? | Open Subtitles | تقصدين نوع العلاقات أين ترين شخصاً تعرفينه في السينما وتقولين مرحباً؟ |
| Bana ilaç vermek ilişkiyi korumak için en iyi yöntem sayılmazdı. | Open Subtitles | لا شك أن تخديري لم تكن الطريقة المفضلة للحفاظ على العلاقة |
| Tripp'in ilişkiyi bildiğine dair en ufak bir ipucu bile yok. | Open Subtitles | لاشي يشير بوضوح تام بأن تريب يعلم أي شي عن العلاقة |
| Gerçek ilişkiyi unut. Sen onu bulamazsın, o seni bulur. | Open Subtitles | انس أمر العلاقة الجادة لست من يجدها، هي من تجدك |
| Dünya yüzeyine düşen radyasyon miktarının sadece %10'larda olmasına rağmen bu gerçekten Güneş ile Dünya arasındaki samimi ve ince ilişkiyi gözler önüne sermektedir. | Open Subtitles | و في حين انها فقط عشرة في المئة من مستوى كمية الإشعاع الذي يقع على سطح الأرض أنه حقا لا تكشف العلاقة الحميمة والحساسية |
| John Irish'le olan ilişkiyi bitirmek kulübü silah işinden çekmek istiyordu. | Open Subtitles | جون اراد انهاء العلاقة مع الايرلنديين ليوقف بيع الاسلحة في النادي |
| Karısı ilişkiyi itiraf etti ama bunu kimsenin bilmediğini sanıyormuş. | Open Subtitles | لكن العلاقة الزوجة أكدت بهذا يعرف أحد لا أن أعتقدت |
| O yüzden de umarım bu ilişkiyi bitirmenizi söylediğimde beni dinlersiniz. | Open Subtitles | لذا آمل أن تسمعا كلامي حينما أخبركما أن تنهيا هذه العلاقة |
| Karısı ilişkiyi itiraf etti ama bunu kimsenin bilmediğini sanıyormuş. | Open Subtitles | أكدت الزوجة العلاقة لكن أعتقدت أن لا أحد يعرف بهذا |
| Eminim ikiniz de korunmayı ve ilişkiyi küçük tutmayı biliyorsunuzdur. | Open Subtitles | أنا متأكد أنكما تعرفان كيف تكونان بأمان وتبقيان العلاقة عرضية. |
| İkinci şey, incinebilirlik ve cesaret arasındaki ilişkiyi nihayetinde anlamamın yanı sıra öğrendiğim ikinci şey şu: Utanç hakkında konuşmamız gerek. | TED | الأمر الثاني، بالإضافة إلى فهم العلاقة بين الإنكشاف والشجاعة أخيرا، الأمر الثاني الذي تعلمته هو التالي: يجب علينا الحديث عن العار. |
| Liu Bolin: Kendimi görünmez yaparak aslında uygarlığımız ile gelişimi arasındaki uyumsuz ilişkiyi sorguluyorum. | TED | ليو بولين: من خلال جعل نفسي لامرئيًا، حاولت تقصي العلاقة العكسية بين حضارتنا وتطورها. |
| Kod olmayınca, çünkü, bilirsiniz, video oyun şirketleri bazı durumlarda çok cana yakın değiller, kod olmayınca, şirketle olan ilişkiyi de ediniyoruz. | TED | في غياب القانون، لأنه، كما تعلمون، شركات ألعاب الفيديو ليست وشيكة جداً في بعض الحالات، في غياب ذلك، نكتسب العلاقة مع الشركة. |
| 40 bin yıllık insanoğlu dilinde bu ilişkiyi tarif edecek kelime olmaz mı? | Open Subtitles | لست أدري، 40 ألف سنة من تحاور الشعوب، وما من كلمة تصف علاقتنا. |
| Bizim için fedakarlık yapmaktan çünkü bu ilişkiyi ciddiye almıyor. | Open Subtitles | القيام بأي تضحية من أجلنا لأنها ليست جادة بشأن العلاقات |
| Bu arada bu ilişkiyi sürdürmeni düşündüren ne oldu sana ? | Open Subtitles | ماذا يجعلك تعتقدين بان بامكانك المحافضه على علاقتك معه؟ في هذا الوقت؟ |
| İlişkiyi itiraf eder ama kendi şartlarınla Mellie ile kalırsın. | Open Subtitles | أن تعترف بالعلاقة لكن ابقى مع ميلي خلال المدة المحددة |
| Sen kasabaya gelinceye kadar kimse bu ilişkiyi bilmiyor muydu? | Open Subtitles | ولا احد يعلم عن علاقتي الى ان تاتي الى القريه؟ |
| Bu ilişkiyi uydurduğumu mu sanıyorsunuz? | Open Subtitles | تَعتقدُ في الحقيقة بأنّني إخترعتُ هذه العلاقةِ. |
| Bence yürümemiş bir ilişkiyi unutmanın en iyi yolu başka birinin yürüyen ilişkisine sevinmektir. | Open Subtitles | كما تعرفي .. كنت دائماً اجد افضل طريقة للخروج من علاقة فاشلة هي الاحتفال بعلاقة شخص ثاني ناجحة |
| İnsan bir ilişkiyi mahvettikten sonra oraya gider de ondan. | Open Subtitles | لأنه ذلك المكان الذي تقصده بعد تدمير علاقه |
| Kelly hala sözden sonra bozduğu ilişkiyi düzeltmeye çalışıyor. | Open Subtitles | كيلي ما زالت تتعافى من علاقتها الفاشله مع ذلك السجين المطلوق |
| Parayı silah olarak kullanıp ilişkiyi her açıdan kontrol edebilmek istemenin neresi tuhaf? | Open Subtitles | ما الغريب حيال الرّغبة في السّيطرة على جميع جوانب علاقةٍ باستعمال المال كمسدّسٍ؟ |
| O iğrenç ilişkiyi onaylıyorum anlamına gelir. | Open Subtitles | سوف يعتبر ذلك موافقة مني على علاقته المثيرة للسخرية |
| Polisin bile çözemediği ilişkiyi o çözmüş. | Open Subtitles | نعلم أنّها اكتشفت الصلة والتي عرفت عنها الشرطة |
| Biri burada, öteki uzakta iken, bir ilişkiyi sürdürmek çok güç. | Open Subtitles | إنه من الصعب إبقاء علاقة قائمة بينما شخص هنا والاخر هناك |
| Evet, Danielle kolay vazgeçmeyecek, ve bu ilişkiyi durdurabilecek gücüm yok. | Open Subtitles | اجل ، (دانييل) قالت بأنني لا استطيع إيقاف علاقتكم |