| Dubai imkansızı başarmanın mümkün olduğu, batı modelinin zirve yaptığı bir ülke. | Open Subtitles | دبي تعتبر نموزجا عن انجازات العالم الغربي بلد حيث المستحيل يصبح حقيقة |
| Eğer bana imkansızı yapabileceğimi söylerseniz, herhalde size gülerim. | TED | وان اخبرتني انني استطيع فعل المستحيل ربما سوف اضحك عليك |
| Güzel. Öyleyse imkansızı deneyeyim -- ya da en azından olağan dışı olanı. | TED | جيد، إذاً سأحاول المستحيل – أو على الأقل بعيد الاحتمال. |
| Bu batan şehirlerde bir çözüm üretmek imkansızı mümkün kılmak gibi. | TED | إيجاد حلول في هذه المدن الغارقة يشبه جعل المستحيل ممكناً. |
| Burada mümkün olanı sorgulamak için bulunmuyoruz; imkansızı zorlamak için buradayız. | TED | نحن لسنا هنا لنسأل عن الممكن لكننا هنا لنتحدى المستحيل |
| İmkansızı çözmeye çalışarak, imkansızı mümkün kılarsınız. | TED | لو واجهت المستحيل، ستجعل المستحيل حقيقة. |
| Ama kendinizi kanıtlamak... zor olanı denemek... ve imkansızı başarmak istiyorsanız... | Open Subtitles | و لكن اذا كنتم تريدون تحدي اذا اردتم ان تجربوا شيئا ما صعب اذا اردتم ان تحاولوا تحقيق المستحيل |
| Korkarım benden imkansızı istiyorsun... ve eve dönmeme izin vermeyeceksin. | Open Subtitles | خائف لانك تطلب المستحيل مني ولن تسمح لي بالعوده الى وطني |
| Sadece tavan arasını temizliyordum ve amacım imkansızı başarmak değildi. | Open Subtitles | لقد كنت أنظف بعض التحف ولا أقاتل المستحيل. |
| Gördünüz, imkansızı gerçekleştirmenin bir yolu da iklimi değiştirmektir. | Open Subtitles | أترون , هناك طريق واحد لإنجاز المستحيل هو تغيير المناخ |
| İmkansızı başarmak ve onu dışarı çıkarmak için çok para kazanmak zorundaydım. | Open Subtitles | توجّب عليذ فعل المستحيل لكسب بعض المال وطلب الخروج معها |
| Bazı İngilizler imkansızı düşünmeye başlamıştı. | Open Subtitles | بعض البريطانيين بدأوا يفكرون فى المستحيل |
| İmkansızı başarmak için bir adam sadece umutsuzluğun olduğu yere umut götürmek için | Open Subtitles | رجل واحد لإنجاز المستحيل رجل واحد لإعطاء الأمل حيث يوجد اليأس فقط |
| Her Gece imkansızı düşünerek Geceyi sabah ederdi. | Open Subtitles | وفي الليلة ذاتها. الشيء المستحيل بدأ يتحقق. |
| Kaderle savaşan ve imkansızı mümkün kılan. | Open Subtitles | الذي خاض معركة مع القدر وجَعلَ المستحيل ممكن |
| Fakat asla imkansızı düşünerek hayatını harcama, belki o zaman hayatta kalırsın. | Open Subtitles | لكنكم لا تتصورون المستحيل أبداً لا تتصورون انكم ستواصلون حياتكم |
| İmkansızı hayal eden ve yapabileceğini düşünen. | Open Subtitles | تصور المستحيل والاعتقاد أنكِ تستطيعين أن تجعليه يحصل |
| Pentagram'daki askeri danışmanlarım imkansızı başardılar. | Open Subtitles | مستشارى العسكريون فى النجمه الخماسيه تمكنوا من صنع المستحيل |
| Pentagram'daki askeri danışmanlarım imkansızı başardılar. | Open Subtitles | مستشاري العسكريون ذو النجمة الخماسية تمكنوا من صنع المستحيل |
| Çünkü kadınlar mümkünü imkansız kılabilir. İmkansızı mümkün. | Open Subtitles | لأن النساء يستطيعون جعل المستحيل ممكن أأأ الممكن مستحيل |