Onunla tekrar karşıladığımızı hayal ettim, ama bunun olacağına inanmadım... | Open Subtitles | تخيلت أن ألتقي به مرة أخرى لكني لم أصدق ذلك |
Hadi ama. Sadece benimkinin gördüklerin içinde en büyüğü olduğuna inanmadım | Open Subtitles | بربّك, قلت فقط أنني لا أصدق أنني صاحب أكبر عضو رأيتيه |
Ne garip, devriye gemisi dedi durdu da ben ona inanmadım. | Open Subtitles | شيء مضحك، كان يقول إنه قارب خفر لكني لم أصدقه |
Ona inanmak istemedim ve ilk başta inanmadım. | TED | لم أكن أريد أن أصدقها وفي البداية، لم أفعل |
Bir liderin haklı olduğu için iyi olduğuna inanmadım; öğrenmeye ve güvenmeye istekli oldukları için iyi olduklarına inandım. | TED | وانا اليوم أؤمن ان القائد الجيد ليس هو كذلك لانه مصيب ولكنه هو كذلك لانه مستعد للتعلم .. والثقة |
Ama gerçeği öğrenmek istiyorsan, hayır, senin hayatını düzelttiğine inanmadım. | Open Subtitles | لا لا اصدق أنك قد قلبت حياتك رأسا على عقب |
Başkaları senin hakkında kötü şeyler söylerken onlara bir an bile inanmadım. | Open Subtitles | عندما افترى عليك الاّخرون بالسرقة, لم أصدقهم |
Babama inanmadım, yalancı olduğundan değil ama bu hikâyeyi daha önce hiç duymamıştım. Ve annem bu hikâyeyi doğruladı. | TED | لم أصدق والدي، ليس لأنه كان كاذبًا، ولكنني لم أسمع هذه القصة مسبقًا. وقامت والدتي بتأييد القصة. |
Sizi temin ederim ki bu duruma bir dakika bile inanmadım ama şu Schultz yok mu... | Open Subtitles | انني أؤكد لك , بأنني لم أصدق ذلك و لا لدقيقة واحدة |
Şimdiye dek söylediğin hiçbir kelimeye inanmadım. Ama çok komik! Peki elbiselerinizi geri aldınız mı? | Open Subtitles | لا أصدق حرفاً مما تقول، فهذا رائعٌ جداً وهل استعدت ملابسك بعدها ؟ |
Rosen bana Beaumont'u vurduğunu söylediğinde inanmadım. | Open Subtitles | لم أصدق روزين عندما قال لي انه اصاب بومون |
Ben oradan kaza ile düştüğüne hiçbir zaman inanmadım. | Open Subtitles | لكننى لا أصدق أنها هوت من على حافة الجبل هكذا |
Hikâyenin "Büyükbabam bir uzaylıydı" kısmına hiç inanmadım. | Open Subtitles | لم أصدق هذا الجزء من القصة أبي كان فضائياً |
Tabii önce ona inanmadım, ama o çok ciddiydi. | Open Subtitles | ، بالطبع ، لم أصدقه في الأول لكن كان جاد بذلك فعلاّ |
Aslında ona inanmadım, ama niye rol yaptı? | Open Subtitles | لم أصدقه بالطبع, لكن لِمَ كان يدعّي ذلك ؟ |
Bakın, o şeye bir an bile inanmadım ve bu serviste yıllardır insan beynini araştırıyorum. | Open Subtitles | و لكننى لا أصدقها للحظه لأنه للحقيقه فإن عملنا و ما نفعله هنا هو رسم خرائط و تصوير المخ البشرى لسنوات |
Bana, ona olanları hak etmiş gibi geldi ve buna inanmadım. | Open Subtitles | حسنا، انها يبدو وكأنها تستحق ماحدث لها وانا لا أؤمن بذلك |
Kendi kendine yaptığını söylerler ama ben buna hiç inanmadım. | Open Subtitles | قالوا بأنه هو من فعل ذلك لكنني لن اصدق ذلكِ |
Sabahları üç saat bir kafede oturduğunu söylediklerinde onlara inanmadım. | Open Subtitles | عندما أخبروني أنك كنت تجلس في القهوة لثلاثة أيام لم أصدقهم |
Sen yalancının tekisin, bunu baştan beri biliyorum. Sana bir saniye bile inanmadım. Asla inanmadım, inanmadım. | Open Subtitles | حسناً, أنت كاذب و أنا لم أصدقك للحظة واحدة من البدايو لم أفعل هذا أبداً |
Biliyorsun sizin bu yaptıklarınıza hiç inanmadım ama doğru olmayan bir şeyler var. | Open Subtitles | لم أصدّق أبدًا بأمور الخوارق التي تعملان بها لكن هناك ما يُثير الريبة |
O kadın, psikiyatrın? O söyledi. Ona inanmadım. | Open Subtitles | من طبيبتك النفسية ، اخبرتنى وانا لم اصدقها ؟ |
Kardeşin olduğunu bilmiyordum. Söylediğinde inanmadım. | Open Subtitles | لم أكن أعلم بأنّه شقيقك لمّا أعلمني بذلك لم أصدّقه |
Ve bana anlatmaya çalışırdı ama ona inanmadım. | Open Subtitles | و كان مستمراً في محاول اخباري لكني لم اصدقه |
- Sanırım. Başta inanmadım tabii. | Open Subtitles | بالطبع انا لا اؤمن بهذا ولو لثانية |
Annem bir daha eve gelmeyeceğini söylemişti. Ona inanmadım. | Open Subtitles | أخبرتني والدتي أنّه لن يعود إلى المنزل مجدداً ولم أصدّقها |
Bu söylentilere veya hurafelere inanmadım. | Open Subtitles | لم أعتقد في مثل هذا التخمين أو الخرافة |
Senelerce hiçbir şeye inanmadım. | Open Subtitles | لذا لأعوام لم أومن بأي شيء لكن الأن قد اعتتقت الديانة اليهودية |