| CA: Ahlak psikologu Jonathan Haidt de bizimle ve sanırım bir sorusu var. | TED | كريس: لدينا هنا عالم النفس الأخلاقي جوناثان هيدت والذي أظن أن لديه سؤالا. |
| Jonathan'la Andrew hapse girdi ama Warren roket adam oldu. | Open Subtitles | جوناثان , وآندرو مسجونان ولكن وارين ارتفع من قبل صاروخ |
| Jonathan'a yemekte sizi rahatsız etmek istemediğimi söyledim, ama ısrar etti. | Open Subtitles | لقد أخبرت جوناثان أنني لا أريد إزعاجكم على الغداء لكنه أصر |
| Bu iş, planladığımız şekilde yürürse, bu gecenin sonunda Jonathan diye bir sorunumuz kalmayacak. | Open Subtitles | الأمور تسير وفقاً لما خططناه , بحلول المساء جونثان لن يكون مشكلة |
| Zavallı Jonathan, karısı yakınlarda öldü ama hâlâ onunla iletişime geçmeye çalışıyor. | Open Subtitles | المسكين جوناثان, لقد ماتت زوجته مؤخراً و هو يحاول بيأس الاتصال بها |
| Jonathan Thorne'un patlamada oluşan yaralanmalar nedeniyle öldüğü sabit görüldü. | Open Subtitles | جوناثان ثورن مات بسبب الإصابة التي لحقت به جراء الإنفجار |
| Bir gece hatırlıyorum, hemşirelerden biri, Jonathan, pek çok plastik pipetle içeri girdi, | TED | أتذكر في أحد الليالي، أن أحد الممرضين أتى ، جوناثان ، مع مجموعة كبيرة من المصاصات البلاستيكية. |
| Of, gerçekten harikaydı. İlk olarak, The Guardian gazetesinden Jonathan Jones: | TED | لذلك كان الأول جوناثان جونز من صحيفة الجارديان. |
| Ve Jonathan Woodham' ın konuşmasında güzel karalama yaptım. | TED | ولدى صفحة جميلة من الرسومات اقتنيتها من نقاش جوناثان وودهام. |
| Bugün, Jonathan ve babasının burada bulunmasının onurunu ve sevincini yaşıyoruz. | TED | يحصل لنا شرف ومتعة انضمام جوناثان ووالده إلينا هنا اليوم. |
| Jonathan 20'li yaşlarında ve birkaç yıl önce tanıştık. | TED | إن جوناثان في العشرينيات من عمره ، وكنت قد التقيت به منذ عدة سنوات. |
| Her sabah arkadaşım Jonathan New York'taki aynı sokak satıcısından bir gazete alıyor. | TED | كل صباحٍ، صديقي جوناثان يشتري صحيفةً من تاجر الشارع نفسه في نيويورك |
| fakat Jonathan ödemek için ısrar etti, bu yüzden dükkana gitti ve bozukluğu tamamlamak için ihtiyacı olmayan bir şey aldı. | TED | ولكن جوناثان أصر على الدفع، فذهب إلى المتجر وأشترى شيئاً لم يكن يحتاجة للحصول على الفكة. |
| İçten bir şey yapmaya çalışıyordu ama Jonathan onu reddetti. | TED | كان يحاول أن يفعل شيئاً لطيفاً لكن جوناثان رفضة. |
| Jonathan Harris: Belki olur musun? | TED | جوناثان هاريس: ربما سوف تموتين؟ المرأة: نعم. |
| Jonathan'a hiç benzemiyorsun, bizi kandırmaya çalışma. | Open Subtitles | ، أنت لا تشبه جوناثان . لذا لا تدّعى ذلك |
| Jonathan adında bir kardeşi daha olduğunu söylediler, hepsi o kadar. | Open Subtitles | ، فقط أنه يوجد أخ آخر يدعى جوناثان . هذا كل شئ |
| Yaptığım işi çok seviyorum Jonathan ama sen ve Clark her şeyden önce gelirsiniz. | Open Subtitles | أحب عملي جونثان ولكن أنت وكلارك بالمنزلة الأولى دوماً تعرف هذا |
| Sanırım Jonathan haklıymış. | Open Subtitles | وبدأت أظن أن جونثان كان محقاً طوال الوقت |
| Jonathan Ames, içerdeyseniz, kapıyı açın. | Open Subtitles | جوناثن آيمز ، إذا انت بالداخل افتح الباب |
| Birden ortaya çıkıp Jonathan Harker'ın öldüğünü söylüyorsunuz. | Open Subtitles | فجأة تظهر و تخبرنا بان جونسون هاركر قد مات |
| Jonathan, bu kardeşim Serena ve arkadaşı, Blair. | Open Subtitles | جوناثون , هذه اختي سيرينا وصديقتها بلير والدروف |
| Walter Gillis'e verdiğim söz ve Jonathan'a borcum arasında seçim yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | يجب أن أختار بين الوعد الذي قطعته مع (والتر جيلس) (وما أدين لـ (جونثن |
| Jonathan Redding, 1 Mayıs'ta saldırı ve adam dövmekten tutuklanmış. | Open Subtitles | أعتقل (غونثان ريدنغ) للضرب و التعدي في مايو عام 2001 |
| Jonathan hayatını yaşamanı istiyor, Hannah. | Open Subtitles | جاناثِن يريد منكِ أن تعيشِ حياتكِ يا هانا |
| Benimle gel, Jonathan. | Open Subtitles | تعالى معى ياجوناثان |
| Sende öldürme içgüdüsü yok Jonathan. | Open Subtitles | لقد كنت ميت قبل أن أقابلك أنت فقط لم تكن تعرف |
| Genelkurmaydan General Jonathan Kendall. | Open Subtitles | جنرال جونثون كاندال |