| Doktora bir adamın hayvan getirdiğini görünce Joy'a bir şeyler oluyor. | Open Subtitles | شيء يحدث الفرح عندما ترى رجل جلب الحيوانات الأليفة إلى الطبيب. |
| Yani, elim yüzüm düzgün sayılır ama Joy'un bana fazla olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعني، أنا أتحدث مباراة جيدة، لكنني أعرف من الفرح من بلدي الدوري. |
| Pekala, Joy'a yardımcı olabildiğime sevindim. | Open Subtitles | حسنا , أنا سعيد لاني يمكن أن تساعد على الفرح. |
| Başardık Joy. 24 saatten az bir sürede Rio'ya gittik ve geri döndük. | Open Subtitles | آه، فعلنا ذلك، والفرح. لريو والعودة في أقل من 24 ساعة. |
| Seni her zaman ilkim olarak düşüneceğim, Joy. | Open Subtitles | أنا سوف نفكر دائما منكم كما بلدي أولا، والفرح. |
| Telefondaki müdür yardımcısı Joy. Önemli olduğunu söyledi | Open Subtitles | انه مساعد النائب العام , جوى ويقول انه امر هام |
| Joy'un üstünkörü biri olduğunu düşünmesini istemedim. | Open Subtitles | لم أكن أريد له أن يفكر أن الفرح كان ضحلا. |
| Joy burada değil ama burada beraber yaşıyoruz. | Open Subtitles | حسنا، الفرح ليس هنا، لكننا نعيش هنا أيضا. |
| Joy son zamanlarda, çok ortadan kayboluyor. | Open Subtitles | الفرح انه تم الزوال كثيرا في الآونة الأخيرة |
| Yani, herhangi bir sonuca varmaya çalışmak istemiyorum ama Joy da son zamanlarda böyle davranmıyor mu? | Open Subtitles | أعني، أنا لا أريد القفز الى أي استنتاجات، لكن لا أن وصف الطريقة الفرح كانت تتصرف في الآونة الأخيرة؟ |
| Joy'la satıcıyı ayırmamı gerekirse diye kafayı bulmak istemiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أريد أن يكون للخروج منه في الحالة علينا أن نفصل الفرح من التجار لها. |
| Poker yerine Joy'u tercih... ederim çünkü ciddi bir şey... olabilir gibi. | Open Subtitles | أنا تفضل قضاء يلة لعبة البوكر مع الفرح لأنني أرى هذه تحول فعلا الى شيء خطير. |
| Daha fazla acı çeksin diye... izin ver de Joy biraz daha takılsın. | Open Subtitles | تعلمون، لإطالة أمد العذاب له، ربما يجب أن تسمح الفرح سلسلة له على طول لفترة من الوقت. |
| Neyse önemli olan Colin'in... bundan sonra Joy'u gördüğü zaman... tiksinip, kalbinin kırılması. | Open Subtitles | على أي حال، والشيء المهم هو سوف كولن لن تكون قادرة أن ننظر إلى الفرح مرة أخرى دون الاشمئزاز الثانية حسرة. |
| Belki Melanie ve Joy'u da buna katmalıyız. | Open Subtitles | ربما يمكننا الحصول ميلاني والفرح في في هذا الشأن. |
| Los Angeles'ta, Joy erkeklerden umudunu kesti. | Open Subtitles | مرة أخرى في لوس انجلوس، والفرح تخلت عن الرجال. |
| Çünkü Joy aramızda saf dürüstlükten başka bir şey olsun istemedim. | Open Subtitles | لأنني لا أريد أن يكون هناك أي شيء لكن الصدق المطلق بيننا، والفرح. |
| Dan, kitaplarıyla dünyanın her yerinde milyonlarca insana ilham veren bir yazar oldu. Şu anda Kuzey Kaliforniya'da eşi Joy'la birlikte yaşamaktadır. | Open Subtitles | اصبح دان كاتباً وكتبه هي التي الهمت الملايين حول العالم وهو يسكن في كاليفورنيا الشمالية مع زوجته ، جوى |
| Evet, Müdür yardımcısı Joy aramış. Ben Roberts. | Open Subtitles | نعم, لدى مكالمه من جوى انا روبرتس |
| Sanırım artık bu mümkün değil, Joy. | Open Subtitles | حَسناً، أنا لا أعتقد ذلك محتملُ أكثر، بهجة. |
| Darnell filled me in on the video will, and Joy's intent to kill me. | Open Subtitles | دارنيل ملأني على وصية الفيديو, وجوي تريد قتلي. |
| geçmişte, ben Joy ile evliyken, o herzaman arabayı sürerek kendini tatmin ederdi. | Open Subtitles | وبالعود ة إلى حين تزوجت جوي لقد كنا نمضي الوقت في التجول بالسيارة |
| Bak Joy, sen aşağıladıkça, insanlar sana yardım etmek istemezler. | Open Subtitles | أسمعي .الناس لاتريد مساعدتك ياجوي وأنتِ تهينينهم |
| Swim in our sleep down in oceans of Joy | Open Subtitles | " نَسبح في أحلامنا " " أسفل محيط البهجة " |
| Benim ve Joy'un yaşadığımız. | Open Subtitles | بالنسبة لي ولجوي نملك مثل |
| Joy'a yeni bir düğün planlamaya karar vermiştim. | Open Subtitles | أعد حفل زواج جديد لجوي سواء ارادت ذلك أم لا |