Gördüğünüz gibi bir hava kabarcığı var ve şişenin içinde sekiyor. | TED | كما ترون، هناك فقاعة هواء وهي ترتد في الداخل. |
Aynı şekilde, ultra-yoğun Higgs halinin bir kabarcığı, kuantum tünelleme sayesinde var olabilir. | TED | و بنفس الطريقة, فقاعة من حالة هيقز فائقة الكثافة قد تتواجد بسبب نفق الكم. |
Çekim gücü ayaklarımızın altından dışa doğru bu... kabarcığı çevreleyen sert kabuğa doğru etki yapar. | Open Subtitles | الجاذبيّة تحت أقدامنا تسحبنا نحو الخارج نحو القشرة الصلبة الموضوعة داخل فقاعة. |
Su uygulayın, tüm kabarcığı yıkamış olursunuz. | TED | اغسل بالماء وستزول تلك الفقاعة بأكملها. |
Şimdi bana bunların nasıl mümkün olabildiğini anlatacaksın ya da kan dolaşımına bir hava kabarcığı yollayacağım ve intikamını almadan felç geçireceksin. | Open Subtitles | والآن ستخبرني, أنّى لأي من هذا ممكن, أو سأضع فقاعات هواء داخل مجرى دمك وستصاب بسكتة دماغية دون أن تحصل على انتقامك |
Sonunda, ya sen ya da ben bir su kabarcığı olacağız. | Open Subtitles | ، وعلى أية حال الخلاصة هي لا تزال إما أنا أو أنت واحد منّا سوف يختفي كفقاعة البحر أليس كذلك ؟ |
Yani damarına hava kabarcığı girmiş. Kabarcık kalbe gider, kalp kapakçıklarına sıkışır ve kalbin atması durur. | Open Subtitles | إذاً تقصدين عندما يحصل شخص على فقاعة هواء في عروقه |
Dışarı bir hava kabarcığı çıkarıp tekrar içeri çeker, ...böylece bir milisaniye içinde yakınında bir av olup olmadığını anlar. | Open Subtitles | تنفخ فقاعة وتتنفسها مرة أخرى كاشفة في جزء من الثانية اذا كان هنالك فريسة قريبة |
Küçük bir kuantum dalgalanması küçük başlayıp sonrasında büyüyen bir uzay kabarcığı oluşturabilir-- düşük entropi ile başlayıp sonrasında entropi içerisinde artan, | Open Subtitles | تقلب قليل في الكمّ تستطيع جعل فقاعة صغيرة في الفضاء بالبدء و النمو تبدأ بإنتروبيا قليلة و بعدها تزداد |
Hava kabarcığı, silikonun yıpranması nedeniyle olabilir. | Open Subtitles | وجود فقاعة هوائية بالدمية قد يشير الى ان السيليكون يهترئ |
Banks'in beynindeki hava kabarcığı yüzünden öldüğünü söylediler. | Open Subtitles | قالوا ان بانكس توفي بسبب فقاعة في الدماغ |
Bu atölye entelektüel bir Darwin kabarcığı gibi. | Open Subtitles | ورشة العمل هذه كأنها فقاعة داروين الفكرية |
Kanına hava kabarcığı karışır, felç olursun. | Open Subtitles | يمكن أن تحصلين على فقاعة بدمكِ مما تسبّب لك سكتة. |
Eğer ultra-yoğun Higgs hali var olsaydı, o zaman, kuantum tünellemesi nedeniyle, bu halin bir kabarcığı evrenin belirli bir yerinde belirli bir zamanda birden ortaya çıkabilirdi, ve bu durum, suyu kaynattığınızda olanlara çok benzer. | TED | اذا وجدت حالة هيقز فائقة الكثافة, اذا, و بسبب نفق الكم, قد تظهر فقاعة من هذه الحالة فجأة في مكان و زمان معينين في الكون, و هي مماثلة لما يحدث عند غليان الماء. |
Ciğerinde hava kabarcığı var. Swan-Ganz kateterizasyonu yapmalıyız. | Open Subtitles | هناك فقاعة برئتيه علينا امتصاصها |
Yüzeye çıkan her madde kabarcığı Texas büyüklüğündedir. | Open Subtitles | كل فقاعة تخرج تكون بحجم ولاية تكساس |
Bu depremlerin nedeni o zaman kabarcığı olabilir. | Open Subtitles | ربما الفقاعة الزمنية هذة تسبب هزات الأرض |
Trendelenburg pozisyonuna sokuyorum ki kabarcığı, kalbinin apeksine gelince onu çekebilesin diye. | Open Subtitles | أنا أضعه بوضعية ترندلبرغ لتحريك الفقاعة إلى أقصى قمة قلبه كي نتمكّن من إخراجها |
Ben su kabarcığı olurum. | Open Subtitles | سأصبح مثل الفقاعة |
Ben baloncuk kabarcığı, yapışkan eller ve yemek masasındaki arkadaşlarım. | TED | أنا فقاعات وأصابع لزجة وعشاء مع الأصدقاء. |
VQ taraması yapın, damarlarında hava kabarcığı olup olmadığına bakın. | Open Subtitles | قوموا بمسح للتهوية و التشرب و اكشفوا عن أي فقاعات بعروقه |
Denizkızı, prensten hoşlanmaya başladığı o andan itibaren su kabarcığı olmak kaderiydi. | Open Subtitles | ففي اللحظة التي بدأ فيها حب الحورية لأمير كتب عليها أن تختفي كفقاعة |