Korkunç bir çile çektiğini biliyorum, ama ben yumurta kabukları üzerinde yürümekten bıktım. | Open Subtitles | أعلم بأنك كنت تمر بمحنة عصيبة لكنّي تعبت من السير على قشور البيض |
Deniz kaplumbağalarının suda kayması için daha düz ve hafif kabukları vardır. | TED | سلاحف البحار ذات أصداف ملساء ولامعة؛ من أجل حركة سلِسة في الماء. |
Bu kabukları olağanüstü yönlendirme kabiliyeti omurgasızlar arasında alet kullanımının ilk bilinen örneğidir. | Open Subtitles | قدرته المدهشة على استخدام القشور هي أول دليل معروف لاستخدام الأدوات بين اللافقاريات |
Fıstık kabukları olmasının bir nedeni olmalı mı? | Open Subtitles | هل قذائف الفول السوداني يجب أن يحدث لسبب؟ |
Vücudumun her yerinde yara kabukları sürekli kusma, akciğerlerde sıvı birikimi, damarların kapanması. | Open Subtitles | قشرة جروح مُحرقة تملئ جسدي التقيؤ المستمرّ سوائل بالرئة عروقي قد تتوقف عن العمل |
Ama ezilmiş istiridye kabukları olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | والذى إكـتـُـشِــف فيما بعد أنه صدفات محار صدفات محار محطمه |
Çatı Sago palmiyesinin yapraklarıyla kaplanıyor ağaç kabukları duvarları ve tabanı oluşturuyor. | Open Subtitles | السقف مُغطىً بأوراق نخلة الساغو ولفَّات من لحاء الشجر تصنع الارضية والجدران |
Hadi onları sahile götürüp ilham alabilecekleri , deniz kabukları ve taşlar toplatalım. | Open Subtitles | لنخرجهما للشاطئ لجمع الأصداف البحرية أو الزجاجات الفارغة أو أي شيء يشعر بالإلهام |
Gözleme için portakal kabukları mı kullandın? | Open Subtitles | هل استخدمت قشور البرتقال في بسكويت الوفل؟ |
Eskiden burada olduğunu gösteren tek kanıtlar bu yumurta kabukları ve kemik parçaları. | Open Subtitles | كِسرات قشور البيض هذه وأجزاء العظام هو كل ما تبقى ليدلّ على وجوده السابق هنا |
Manson ailesi olay yerine karpuz kabukları bırakıp duvarlara kanla panter pençesi çizdi, böylece otoritelere sorumlunun Kara Panter Partisi olduğunu düşündürmeyi umdu. | Open Subtitles | أعضاء من عائلة مانسون تركوا قشور بطيخ في مسرح الجريمة و ايضا مخالب فهد على الحائط مرسومة بالدم |
Modern kaplumbağa kabukları neredeyse kaplumbağalar kadar çeşitlidir. | TED | إن أصداف السلاحف المعاصرة، في أقل تقدير، تتنوّع بحسب تباين السلاحف ذاتها. |
Denizde yaşadıkları kesin çünkü, kayalarda, onlarla birlikte deniz kabukları bulundu. | Open Subtitles | من الواضح أنها عاشت في البحار بسبب العثور على أصداف بجانبها في الصخور |
Yerfıstığı tereyağı ve jöle ve kesilmiş ekmek kabukları. | Open Subtitles | زبدة الفول السوداني و الجيلي مع قطع من القشور |
Lütfen, deniz kabukları geçen senenin modasıydı. | Open Subtitles | رجاء، كذلك كانت قذائف بحر السنة الماضية. |
Bu eski okyanus kabukları bu bölgede uzanan bir hat boyunca oluşmuştur. | Open Subtitles | قشرة محيط سحيق التي ستجدها على شكل حزام طوال المنطقة برمتها |
Deniz kabukları görüyorum. | Open Subtitles | ...أنا أرى... ، أرى أرى صدفات البحر |
Ya iskambil kağıdından hedeflerin arkasındaki ağaç kabukları? | Open Subtitles | ماذا عن لحاء الشجر خلف الأهداف من أوراق اللعب؟ |
Woodland Hills'ten transfer, puka kabukları toplamaktan ve... sahilde yürümekten hoşlanır... | Open Subtitles | إنها طالبة في المدرسة هواياتها جمع الأصداف والمشي على الشاطئ |
Pardon, kabukları üzerinde bir yumurta alabilir miyiz ? | Open Subtitles | معذرة هل مكننا الحصول على بيضة بداخل القشرة |
Ray'in patates kabukları ve pekmezle yaptı. Şaşırtıcı. | Open Subtitles | شيء مدهش ما يصنعه ري من قشر البطاطس و بعض دبس السكر |
Yüce Tanrım. Ve sizin de dediğiniz gibi, buz ve istiridye kabukları atıyorlardı. | Open Subtitles | و كما قلت كانوا يرمون الثلج و قواقع المحار |
Ayrıca midye kabukları takı ve süs eşyası olarak da popülerdir. | TED | صدف المحّار شائع أيضًا في تجارة الزخارف كمجوهرات ومن أجل عرضها. |
Michael bu, uykusunda bile o lanet kabukları sayıyor. | Open Subtitles | انه مايكل ,لقد بدأ عد الاصداف حتى فى نومه |
Deniz kabukları ve bir denizatı istedim. | Open Subtitles | أردت أصدافاً و حصان بحر |