| Sanırım kocası da kabul etmiş boşanmayı. | Open Subtitles | أعتقد أن تلك كانت حقيقة أن زوجها وافق على الطلاق |
| Karısının dediğine göre üçüncü yurtdışı görevini geçen ay kabul etmiş ama bu kez Güney Amerika, Kolombiya'ya gidecekmiş. | Open Subtitles | وفقاً لزوجته، فقد وافق على جولة ثالثة عبر البحار الشهر الماضي لكن هذه المرة إلى "كولومبيا" في "أمريكا الجنوبية"، |
| - İki tokat çakmıştır herhalde. - Hayır, kabul etmiş. | Open Subtitles | أراهن بأنها قد صفعته على وجهه كلا لقد وافقت |
| Senin hakkında, onlara yardımcı olmayı kabul etmiş, cep telefonunu bir izleyici takarak. | Open Subtitles | لقد وافقت على قيادتهم إليك باستخدام هاتفها كجهاز للتعقب |
| Programı yoğun olduğundan bizi Şükran Günü sabahı kabul etmiş. | Open Subtitles | هو يُحْصَلُ على a جدول مشغول. وافقَ على مقابلتنا شكر. |
| Demek, uzun bir münzevi yaşamdam sonra, bir reklam kampanyası için dünyanın yarısını geçmeyi kabul etmiş. | Open Subtitles | اذن.. بعد كل هذه السنوات من العُزلة فقد وافق ان يسافر حول نصف العالم من اجل ميتةِ علنية |
| Hayır, müdürün söylediğine göre teklifi hemen kabul etmiş. | Open Subtitles | لا, المدير قال أنه وافق فورا على الزيارة. |
| Avukat babanızla konuşmuş ve ebeveynlik haklarını imzalamayı kabul etmiş. | Open Subtitles | تحدث المحامي إلى والدكمــا و وافق على التخلي على حقوقه الأبويــة |
| Diyor ki, NSA sahte vefat şartını kabul etmiş. | Open Subtitles | يعني أن الامن القومي وافق على تزييف موته |
| Bunu kabul etmiş olabilir ama bu senin ihanetindi. | Open Subtitles | قد يكون وافق على مغادرة مساعده ولكن قد تمّت خيانته من طرفك .. |
| Zapata kartelinin organizasyonuna gizli biçimde sızmayı kabul etmiş bir teğmen var. | Open Subtitles | هناك ملازم في منظمة زيباتا والذي وافق على أن ينضم تحت التخفي إلى المنظمة |
| Tamam, sen sormuşsun, o da kabul etmiş. | Open Subtitles | حسناً، أنصت لقد سألتها مسبقاً و هي وافقت |
| Üçüncüsü ise yardım etmeyi kabul etmiş olsaydın böyle bir şey yapmama gerek kalmazdı. | Open Subtitles | و كما تعلم ثالثا إذا وافقت على المساعدة لم أكن مضطرا للقيام بذلك |
| Pekâlâ. Eğer teklifini kabul etmiş olsaydım, kabul ettiğimi söylemiyorum ama. | Open Subtitles | حسناً , إذا وافقت على هذا ولا أقول أني موافقة |
| Ailemin parasını isteseydim babamın teklifini kabul etmiş olurdum. | Open Subtitles | ،إذا ما أردت مال العائلة لكنت وافقت على عرض والدي |
| Kimseye söylememesi şartıyla orada kalmayı kabul etmiş. | Open Subtitles | وافقت أن تبقى هناك في حال أنه لم يخبر أي أحد. |
| Horus ölümlünün sevgilisini hayata döndürmeye kabul etmiş. | Open Subtitles | وافقَ حورس على أن يُعيد محبوبته إلى الحياه |
| Kredi kartı ödemelerini kabul etmiş. | Open Subtitles | لقد قبلت دفعات على البطاقة الائتمانية |
| Sonunda beni kabul ederek kendini kabul etmiş olacağını anlayacaksın | Open Subtitles | أنت تدرك انه فقط اذا قبلتني ستكون قد قبلت نفسك |
| - Marshall'a yargıçlık teklifi gelmiş. Bana sormadan işi kabul etmiş. | Open Subtitles | تم اختيار (مارشال) ليكون قاضياً ووافق على الوظيفة بدون إخباري |
| Bu yüzden tanıklığı kabul etmiş. | Open Subtitles | لهذا كانت مستعدة للكذب على منصة الشهود |
| Önemli olan herkes bu daveti kabul etmiş. | Open Subtitles | كل شخص مهم فى البلدة قد قبل دعوتهم لهذا الحفل |
| Sadece bu ülke seni kabul etmiş görünüyor sana iyi muamele ediyor. | Open Subtitles | الأمر فحسب... هذه البلاد يبدو أنها قبلت بك وعاملتك جيدا |
| Hem kârını hem de kıymetli müşterisini kaybedeceğini anlayınca Aedile mesajı yakmış ve Crassus'un koşullarını kabul etmiş. | Open Subtitles | يعرض شروط أفضل مع (كراسوس)، وحينما اعتقد أن الربح والعميل الثمين سيختفيا.. حرق المُهجز الرسالة ووافق ببساطة على طلبات (كراسوس).. |