Belki onu cinayete bağlayacak kadar kanıt var mı diye anlamak istedi. | Open Subtitles | ربّما أراد فقط معرفة إن كانت هناك أدلة كافية لربطه بجريمة القتل. |
Onu cinayetten tutuklamaya yetecek kadar kanıt var mı? | Open Subtitles | ألدينا أدلة كافية لا عتقاله بتهمة القتل؟ |
Arama emri çıkartacak kadar kanıt elde edemedik. | Open Subtitles | لا نستطيع الدخول للعثور على أدلة كافية من أجل مذكرة |
Frankly, şimdiye kadar hiçbir davada bu kadar kanıt görmedim. | Open Subtitles | بصراحة، إنها أدلةٌ كثيرة أكثر مما شاهدت بقضايا القتل الأخرى. |
Savunmanın bile karşı koyamadığı, dağlar kadar kanıt var. | Open Subtitles | هنالك أدلةٌ كثيرة لم يقوم الدفاع بمناقشتها. |
Eğer elimizde bir beden yoksa, bulabildiğimiz kadar kanıt toplamalıyız. | Open Subtitles | بدون جثة، يجدر بنا العثور على أكبر عدد من الأدلة |
- Tıpkı bende bulduğunuz kadar kanıt buldunuz yani. | Open Subtitles | لقد وجدتم ما يكفي من الأدلة عليه كالتي وجدتموها عليّ |
Hiç yakalanamamış arkasında yakalanacak kadar kanıt hiç bırakmamış. | Open Subtitles | لم يتم ضبطه متلبساً قط، ولم يترك أدلة كافية لإتهامه |
Söyleyeceklerini dinledikten sonra mahkûm edecek kadar kanıt olmadığına ikna olmuştum. | Open Subtitles | بعد ما سمعتُ ما قاله اقتنعتُ أنه لا يوجد أدلة كافية لإدانته لكنه بعد ذلك غيّر رأيه |
İçeride bizi ömür boyu içeri tıkacak kadar kanıt var. | Open Subtitles | هناك أدلة كافية لنكون جميعاً على قيد الحياة. |
Yıllarca, ailemi belli bir mesafeden izledim bir gün adımı temizleye yetecek kadar kanıt toplayacağımı ve size geri döneceğimi umarak. | Open Subtitles | كنت أرقب عائلتي عن كثب لسنوات عديدة آملًا الحصول على أدلة كافية تبرئ ساحتي واستطيع العودة إليك يومًا ما |
Neredeyse herkesi hapse atmaya yetecek kadar kanıt topladım. | Open Subtitles | وجمعت أدلة كافية لوضع الجميع تقريبًا وراء القضبان |
Yani şimdi harekete geçersek SCPD'nin elinde onu hapse atacak kadar kanıt olmayabilir. | Open Subtitles | لذا إن تدخلنا الآن، فربما لا تنال الشرطة أدلة كافية لإعادته للسجن. |
Kraliyet Savcısı yeteri kadar kanıt olmadığını düşünüyor olabilir. | Open Subtitles | الآن المدعي قد لا يشعر أنها أدلة كافية |
Savunmanın bile karşı koyamadığı, dağlar kadar kanıt var. | Open Subtitles | هنالك أدلةٌ كثيرة لم يقوم الدفاع بمناقشتها. |
Onu içeri atmaya yetecek kadar kanıt var burada. | Open Subtitles | هناك العديد من الأدلة لكي ينظروا فيها |
Beckett, eşinin ölmek üzere işaretlendiğini kabul etmek için daha ne kadar kanıt görmen gerekli! | Open Subtitles | باكيت, كم من الأدلة تحتاجين لتتقبلي الحقيقة أن زوجك تم تعليمه للموت! |