Ama ilçede hiç Kafe yok, hiç internet Kafe bulunmuyor, sinema ya da kitapçı da mevcut değil. | TED | لكن في المقاطعة كلها لا يوجد أي متجر قهوة، و لا ليس هناك مقهى انترنت، و لا دار عرض الأفلام، و لا مكتبة. |
Ve bu İngiltere'de deniz kenarında bir Kafe. | TED | وهذا هو مقهى على شاطئ البحر في بريطانيا. |
ve bir gün, aynı zamanda bir Kafe olan bir benzin istasyonuna girdik. İçeride dolu erkek vardı. | TED | وفي يومٍ من الأيام، ذهبنا لمحطة الوقود والتي كانت تتضمن مقهى أيضًا، كانت مليئة بالرجال. |
Dedektif Gates hediye kahvaltı kazandığınıza dair bildiri var elimizde, Kingsgate'teki Sunflower Kafe'den. | Open Subtitles | محقق تلقينا ادعاء أنت استقبلت دعوة على إفطار مجاني في كافيه وسط المدينة |
Vegas Ground Kafe'de bir çatışma olmuş. | Open Subtitles | في كافيه على أرض فيغاس بين الشارع الرئيسي و الثامن |
Beş kişiyi öldüren silah, Kafe sahibininki değil. | Open Subtitles | المسدس الذي قتل هؤلاء الأشخاص الخمس في المقهى ليس ملك لمدير المقهى الأخبار الجيدة هي |
-Sadece Kafe'de tanıştığım bir kız. -O mu? | Open Subtitles | انها الفتاة التى قابلتها في المقهى اهي حقا كذلك؟ |
Köşede bir Kafe ve önünde sandalyeler olduğunu biliyordum, bu yüzden yola daha yakın olmak için sola doğru kaydım. | TED | كنت أعرف بوجود مقهى عند تلك الزاوية ولديهم بمقدمة المقهى كراسي لذا عدلت سيري إلى اليسار لأقترب من الشارع . |
Her yerde buluyorsunuz, minnettar bir havayolu, bir restoran minnettarlık bir Kafe minnettarlık, bir minnettarlık olan şarap. | TED | أينما وجدتها، شركة طيران تستحق الشكر، مطعم يستحق الشكر، مقهى يستحق الشكر، مشروب يستحق الشكر. |
Çok uzun yıllar önce, South Side Walnut Kafe'de çalışıyordum ufak bir lokanta ve orada bulunduğum zaman içerisinde militanlaşan lezbeiyen sürecine girdim: koltukl altlarını traş etmemek, Ani Difranco'nun sözlerini kabul edip, alıntılar yapmak. | TED | منذ بعض سنوات مضت، كنت أعمل في مقهى ساوث سايد والنات. وهو مطعم محليّ في المدينة، وأثناء عملي، كنت أمرّ بفترات نضال شديد للمثليّة الأنثوية: كعدم حلاقة إبطيّ الاقتباس من أغاني 'أني دي فرنكو' كتراتيل. |
Ama Kafe, iyi tasarlanmamış, en azından benim için. | TED | لكن مقهى القهوة، ليس مصممًا جيدًا، على الأقل ليس بالنسبة لي. |
Köşede, geceleri açılan ve çalışanlarla denizcilere hizmet sunan kötü bir Kafe vardı. | Open Subtitles | على الناصية كان هناك مقهى غامض مفتوح ليلاً للعمال و البحارة |
Benim geldiğim yerde, barında çok komik.. bir tabela asılı olan küçük bir Kafe vardı. | Open Subtitles | هناك مقهى في بلدتي عليه لافته ظريفة فوق البار |
Londra, Liverpool ve Glasgow'da tüm restoran, Kafe, dondurmacı, kumarhane ve gece kulüpleri yerle bir edilir. | Open Subtitles | كل مطعم, مقهى,بائع أيس كريم ,مقامر فى نيت كلب فى لندن ,ليفربول,جلاسكو,سوف يحطمو |
Saat 12:45'de McDougall'da Kafe Reggio'da olacağım. | Open Subtitles | سأكون في مقهى رجيو في شارع مكدوجال الواحدة إلا ربعا |
Tam iki dakika sonra köşeyi dönüp Kafe 80'lere gir. | Open Subtitles | بعد دقيقتين بالتحديد. ستذهب إلى ناصية مقهى الثمانينات. |
Yalnızca deşifre etmemiz gerek. Perşembe günü Kafe Milano'da, güneş lobicisiyle berabermiş. | Open Subtitles | علينا فقط القراءة بين السطور. يوم الخميس كانت في كافيه ميلانو |
Tam da Whistle Stop Kafe'de yediklerimiz gibi olmuşlar. | Open Subtitles | تعودنا ان نأكلهم في كافيه ويستل ستوب.مم! |
- Evet. Diğer aktivitesi dünkü Kafe buluşmasıydı. | Open Subtitles | كانت مُهمّته التالية هي اللقاء في المقهى البارحة. |
- Neden bu kadınla Kafe'de oturuyordunuz? | Open Subtitles | لماذا كنت تجلسُ في المقهى مع هذه المرأة؟ |