Boyun kaslarındaki hasar yüzünden endoskopiyi kaldıramaz. Bu otomatik. | Open Subtitles | في رقبته لن يتحمل المنظار إنه جهاز إلكتروني |
Bu yaşlı kayık daha fazlasını kaldıramaz! Cankurtaran salını indirin! | Open Subtitles | هذا القارب القديم لن يتحمل المزيد، أخرجوا طوف النجاة |
Bu trenin ağırlığını hayatta kaldıramaz. Geri dönsek iyi olacak. | Open Subtitles | .لن تتحمل أبداً وزن هذا القطار من الأفضل أن نعود |
Yeni doğan bir bebek, başka bir ameliyat macerasını daha kaldıramaz. | Open Subtitles | طفلة مولودة حديثاً لن يمكنها تحمّل رحلة أخرى بغرفة العمليات |
Bu dönem birçok dersi kaçırdığımı biliyorum, ama yıl sonu ortalamam bir F'i kaldıramaz. | Open Subtitles | أعلم أنّي تغيّبتُ عن حصص كثيرة بهذا الفصل ولكن معدّل درجاتي لا يحتمل درجة رسوب الآن |
Güzel. Bu şirket daha fazla kötü reklam kaldıramaz. | Open Subtitles | عظيم، هذه الشركة لن تحتمل المزيد من الدعاية السيئة |
Yapma, bu köprü senin işemeni kaldıramaz. | Open Subtitles | . ليس على الجسر ، إنه لا يتحمل التسونامي الذي ستحدثه |
Çıktığım hiç bir adam bir saniye bile üzgün olmayı kaldıramaz. | Open Subtitles | كل شخص كنت قد واعدته لا يستطيع أن يتحمل أن يكون حزينا لثانية واحدة، هل يمكن أن تتخيلي أن لا تكوني قادرة |
- Senin beynin bile... - ...böyle bir şeyi tekrar kaldıramaz. - Başka bir yol buluruz. | Open Subtitles | حتى عقلك لا يمكن أن يتحمل شوي آخر مثل هذا. |
Bence insanların Hillary Clinton'a bu kadar saygı göstermesinin sebebi bu işte çünkü kimse onun kadar yumruk kaldıramaz. | Open Subtitles | انا أعني , ذلك لماذا السكان يحترمون "هيلاري كلنتون " كثيراً لأن لااحد يتحمل اللكم مثلها |
- Kalkanlarımız daha fazlasını kaldıramaz, efendim. | Open Subtitles | دروعنا لا يمكنها أن تتحمل أكثر من هذا ، سيدي |
Lâkin bu krallık, prenslerinin her hafta yenildiğini görmeyi kaldıramaz. | Open Subtitles | ولكن هذه المملكة لا تتحمل رؤية أميرها يهزم أسبوعاً تلو الآخر. |
- Daha yüksek devri kaldıramaz efendim. | Open Subtitles | - إنها لن تتحمل المزيد من الدورات يا سيدي |
Bazıları partnerlerini başkasıyla birlikteyken görmeyi kaldıramaz. | Open Subtitles | البعض لا يستطيع تحمّل رؤية شريكه مع شخصٍ آخر. |
Babam o kadar aksiyonu kaldıramaz. | Open Subtitles | أبي لا يستطيع تحمّل ذلك القدر من الإثارة |
Ağırsın. Hiç kimse kaldıramaz seni. | Open Subtitles | يا ، انتِ ثقيلة ،ثقيلة ، لايمكن لاى شخص ان يحتمل وزنك |
Buradaki insanlar bu kliniği kaybetmenin sonuçlarını kaldıramaz. | Open Subtitles | هذا المجتمع لن يحتمل خسارة هذه العيادة |
Laura'ya anlatma. Telefonu kaldıramaz. | Open Subtitles | كلا لاتخبر لورا فهي لاتستطيع ان تحتمل هذا |
Bunlar çok ağır, bunu kimse kaldıramaz. | Open Subtitles | اسمعي,كل هذا كثير جدا كثير جدا ليتحمله احدهم |
Bunu kaldıramaz. 3 hafta bile dayanamaz. | Open Subtitles | انها لا تستطيع تحمل هذا ليس لمدة 3 أسابيع |
Belki bir şoku daha kaldıramaz. | Open Subtitles | هو قَدْ لا يَستطيعُ تَحَمُّل الصدمةِ الأخرى |
Presör maksimum seviyede. Bu kadar düşük basıncı kaldıramaz. | Open Subtitles | لقد أعطيناها أكبر جرعة لرفع الضغط ولا يمكنها تحمل انخفاض ضغطها إلى هذا الحد |
bir çok çift bu kadar baskıyı kaldıramaz, özelliklede damadın ayaklarını ateşe verdiysen. | Open Subtitles | انه وقت مليء بالتوتر ازواج كثيرون لا يتحملون الضغط خاصة اذا اشعلت النار في ارجل العريس المستقبلي |
Belki geniş bir sınıfın baskısını kaldıramaz. | Open Subtitles | ـ ربما لا يستطيع التعامل مع ضغوط قاعة دروس كبيرة |
Geçmişi yeterince karıştırdım zaten. Uzay-zaman sürekliliği daha fazlasını kaldıramaz. | Open Subtitles | التوازن بين الوقت و الفضاء لا يمكنه تحمل المزيد |
Evet, bu çamların kök sistemleri bu türde bir yağışı kaldıramaz, kendini bırakırlar. | Open Subtitles | نعم، ونظام الجذر على هذه الصنوبر لا يمكن معالجة هذا النوع من الأمطار. أنها مجرد ترك. |