Diyelim ki bize yanlış bilgi verdi, bu hiç bir şeyi kanıtlamaz ki. | Open Subtitles | ربما اعطانا الاتجاةالخاطئ، لكن الذي لا يثبت أي شئ. |
Alman pasaportunun olması hiçbir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | حقيقة الحصول على جواز سفر الماني لا يثبت شيئا |
Diyorlar ki bu birşey kanıtlamaz. Sadece bir testti. | Open Subtitles | قالوا بأن ذلك لا يثبت أي شيء لأنه كان إختباراً |
Birisini sebepsiz yere öldürmezsin. Bu saat hiçbir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | لا أحد يقتل شخصاً بلا مبرر الساعة لا تثبت شيئاً |
Bu birşey kanıtlamaz. Onu ihbar etmedim. | Open Subtitles | حسنـاً، ذلك لا يُثبت الكثيـر لم أهتم بوجوده هنـا |
Onun Bayan Lawler olduğundan emin değiliz. Hem olsa bile babamla ilişkisi olduğunu kanıtlamaz ki. | Open Subtitles | نحن لسنا متاكدين انها السيدة لاولر وحتى ان كانت,هذا لايثبت وجود العلاقة |
O otobüse hepimiz binmiş olabiliriz. Bu bir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | أياً منا كان بإمكانه ركوب الحافلة و هذا لا يثبت أي شئ |
- Bu, birşeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | ـ هذا لا يثبت أنّه مزوّر ـ لِمَ تدافع عن رجل عصابات؟ |
Bu bir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | عندما حَدثتْ جرائم القتل, لا يثبت ذلك شيء |
Meleklere zarar vermek, en iyisi olduğunu kanıtlamaz. - Bunu biliyorsun. - Biliyor muyum? | Open Subtitles | أذيتك للملائكه لا يثبت أنكِ الأفضل وأنتِ تعرفين هذا |
Bizi öldürmeye çalışanlar var. Bu bir şey kanıtlamaz mı? | Open Subtitles | هناك رجال بالخارج يريدون قتلنا ألا يثبت هذا شيئاً |
Cesur bir denizcinin ölümünden başka bir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | هذا لا يثبت شيئاً عدا أن جندى شجاع من البحارة قد مات |
Psikoterapi deneyip yanılmaktır. Bu bir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | العلاج النفسي هو فقط التجربة والخطأ، هذا لا يثبت شيئاً |
- DNA David Ross'un kızla yatıyor olduğunu gösterse bile, bu, kızı onun öldürdüğünü kanıtlamaz. | Open Subtitles | حتى و لو أن فحوصات الحمض النووي اظهرت بان ديفيد روس قد نام مع الفتاة فإن ذلك لا يثبت بأنه قتلها |
Dünya Bankasını protesto etmek hiçbir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | احتجاجك ضد صندوق النقد الدولي لا يثبت شيء |
- Gerçekten bir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | ألا يثبت في الحقيقة أي شيء أنه حقيقي دكتور مكاي |
Ünlü olmak nasıl bir şey? Telefon kayıtları hiçbir şey kanıtlamaz. | Open Subtitles | سجل تلك المكالمات لا يثبت شيئا لقد انتهينا هنا |
Bu kişisel eşyaların hiçbiri müvekkilimin... büyücülük yaptığını kanıtlamaz. | Open Subtitles | لا شيء من هذه الأشياء الشخصية تثبت الإدعاء بأن موكلي متورط بالسحر |
Evet, tripodu kullandım ama bu onu benim öldürdüğümü kanıtlamaz. | Open Subtitles | أقصد، أجل، استخدمتُ حاملاً ثُلاثيّاً، لكن ذلك لا يُثبت أنّي قتلتُه. |
Eski dünyadan şeyler. Bu insanlar yıllar önce öldüler. Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | أشياء من العالم القديم هؤلاء الناس ماتوا منذ سنوات عديدة هذا لايثبت أي شئ |
Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz, eğer o dosyalara bakarlarsa kesinlikle bulacakları tek şey senin parayı zimmetine geçirdiğin olur. | Open Subtitles | هذا لا يثبتُ شيئاً , والأمر الوحيد وبالطبع سيعثرون لو ألقوا نظرة على هذه الملفات بأنكَ من إختلست المال. |
Bu gerçekten hiçbir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | حقيقة ذلك لا يبرهن علي أي شيء. |
Ama sigarayı içerken çekilmemiş olan görüntü hiçbir şey kanıtlamaz. | Open Subtitles | لزوج في حالة حداد، ولكن صورة إمرأة لا تدخن سيجارة لا تُثبت أي شيء. |
Bu arada, o ADEX'i Harrison diye çağırsa bile bu onun Harrison Hill olduğunu kanıtlamaz. | Open Subtitles | وعلى اي حال , لو ادعت ان هاريسون اديكس هذا لا يعني انه هاريسون هيل هذا ليس دليل للطباعة |
ve bu, kadını onun öldürdüğünü kanıtlamaz, öyleyse tekrar arabaya bakacağız. | Open Subtitles | والذي لا يُثبتُ بأنّه قَتلَها لذا، نَعُودُ إلى السيارة الجيبِ. |
Bu fotoğraflar iğrenç, ama Fleming'in Shephard'a tecavüz ettiğini kanıtlamaz. | Open Subtitles | هذه الصور مقرفة ولكنها ليست دليلاً على أن فلامينغ اغتصب ليه شيفرد. |