| karadaki veya okyanusun yüzeyinin yakınındaki yerlerin güneş ışığına erişme avantajı vardır. | TED | المناطق التي تقع على اليابسة أو بالقرب من سطح البحر تمتاز بوصول ضوء الشمس لها، |
| Halkımız okyanus yüzeyinde yaşardı ve karadaki yerlilerle ticaret yapardı. | Open Subtitles | عاش شعبنا علي سطح المحيط ، وتاجروا مع السكان المحليين من اليابسة |
| karadaki bütün bitkilerin toplamindan daha fazla büyümek icin inanilmaz bir hizla cogalirlar. | Open Subtitles | يمكنها التكاثر بسرعة هائلة يصل نتاجها في العام أكثر من كل نباتات اليابسة مجتمعة، فقد يصل وزنها ستة مليارات طن. |
| Bu durum iklimin değişmesine ve karadaki sıcaklıkların yükselmesine neden oluyor. | Open Subtitles | ونحن على معرفة ،بأن ذلك يقود لتغير مناخي وزيادة درجات الحرارة على اليابسة |
| Suda hareket edişleri karadaki hareketlerinden üç kat daha hızlı, bunun sırrı da... | TED | يمكنهم السباحة فى الماء ثلاث مرات أسرع من مشيهم على الأرض يبقى طافيًا |
| Sonra bir ay içinde karadaki yaşama başlamak üzere kıyıya geri dönecekler. | Open Subtitles | وبعد ذلك في غضون شهرِ , هم سَيَتسلّقونَ على اليابسة لبَدْء حياة على الأرضِ. |
| Bulmak için bu kadar uğraştığımız oğlum belli ki boğuldu ve deniz bizim karadaki boş çabalarımızla dalga geçiyor. | Open Subtitles | لقد غرق من نحاول العثور عليه و البحر يسخر من بحثنا غير المجدي على اليابسة |
| karadaki birkaç seçeneği saymazsak Pasifik adalarında, hayatın neredeyse her parçasına okyanus temel oluyor. | Open Subtitles | مع خيارات قليلة على اليابسة المُحيط المُجاور يدعم كل أشكال الحياة على جزيرة الهادئ. |
| Görünüşe göre karadaki nişanlının denizde bir rakibi varmış. | Open Subtitles | يبدو أن الخطيب على اليابسة كان له منافس في البحر |
| Artık, kâşifler buzun altında saklı olan fakat karadaki dünyaları açığa çıkarıyorlar. | Open Subtitles | يُفصح المستكشفون الآن عن عوالم أخرى تقبع متواريةً أسفل اليابسة الجليدية |
| Artık, kâşifler buzun altında saklı olan fakat karadaki dünyaları açığa çıkarıyorlar. | Open Subtitles | يُفصح المستكشفون الآن عن عوالم أخرى تقبع متواريةً أسفل اليابسة الجليدية |
| karadaki bir teknedeydi, seninkinde. | Open Subtitles | إنه على متن قارب مركون على اليابسة. قاربك. |
| karadaki hiç kimsenin birşeylerin kötü gittiği ile ilgili bir bilgisi yoktu. | TED | فلا أحد على اليابسة علم بما حلّ بهم |
| Bu devasa şelale, hacimsel olarak karadaki en büyük şelale olan Kongo Nehri'nin Inga Şelalesi'nden saniyede yaklaşık olarak 166 kat daha fazla su taşıyor. | TED | هذا الشلال الهائل يحمل ماءً في الثانية على حافته يعادل 116 ضعف الماء الذي يحمله شلال إنغا في نهر الكونغو، والذي يعد أكبر الشلالات حجمًا على اليابسة. |
| # karadaki balıklar nasıl sence | Open Subtitles | الأسماك على اليابسة غير سعداء. |
| Diğer deniz memelileri aslında ayıların uzaktan akrabası olanlar her yıl karadaki memleketlerine dönmek zorundadırlar. | Open Subtitles | لكن بعض الثدييات البحرية الأخرى.. كتلك التي تعتبر أقارب بعيدة للدب.. يتعين عليها أن تعود كل عام لموطن أجدادها على اليابسة |
| karadaki ekibi buradan yönetebilirsin. Savaş Harekât Subayının yanında. | Open Subtitles | يمكنك أدارة فريق اليابسة من هناك |
| Burada yaşayabilirler çünkü Antarktika'nın çevresi Güney Okyanusu'yla çevrilmiştir ve karadaki yırtıcı hayvanlar buraya ulaşamamaktadırlar, bu yüzden kuzey kutbundaki hayvanların aksine kutup ayılarının tehdidi altında değildirler. | Open Subtitles | ...ما يجعل بقائهم هنا ممكنا هو أن القارة القطبية الجنوبية محاطة بالمحيط الجنوبي من كل الجهات حيث لا تتمكن أي من ضواري اليابسة من الوصول إليها |
| karadaki buzlar. | Open Subtitles | الجليد الذي نجده على اليابسة |
| Ama diğerleri burada kalıp karadaki işlere yardım etmek için müsaadenizi istiyorlar. | Open Subtitles | لكن الآخرين يودّون إذنك للسماح لهم بالبقاء هنا للمساعدة هناك على الأرض |
| Denizin ısıl ataleti karadan çok daha fazla olduğu için karadaki ortalama sıcaklık denizdekinden daha çok artacak. | TED | الآن، لأن للماء قصور ذاتي أكبر من الأرض، معدلات الحرارة على الأرض ستكون في الحقيقة أعلى من تلك في البحر. |