| Çünkü hepimiz doğru kararı vermek isteriz. | TED | وذلك لأننا جميعاً نرغب في اتخاذ القرار الصحيح. |
| Sana söylerdim ama yoktun. Bir son dakika kararı vermek zorundaydım. | Open Subtitles | كنت سأخبرك لكنك كنت بعيدا، كان عليّ اتخاذ القرار في اللحظة الأخيرة. |
| Bu kararı vermek çok zordu, aşağıya inmekten son derece ürküyordum. | Open Subtitles | وكافحت لأتخذ هذا القرار كنت خائف بشدة من الهبوط لأعمق |
| Annelerimizin ve büyükannelerimizin bu kararı vermek zorunda kalmaması gerektiğine inanıyorum, bu ülkede. | Open Subtitles | لا أعتقد أن أمهاتنا و جداتنا أن يواجهه ذلك النوع من القرار ليس فى هذه البلاد |
| - Ama bu kararı vermek sana düşmez. | Open Subtitles | حسنٌ، هذا لم يكن قرارك لتتخذه |
| - Bu kararı vermek sana düşmezdi. | Open Subtitles | لمْ يكُ ذلكَ خياركِ لتتخذيه |
| Bu kararı vermek zorunda olan kişi olmadığım için bana gerçekten kızgın mısın? | Open Subtitles | هل أنتِ حقيقة غاضبة مني؟ كما لو أنني أنا من اتخذ القرار بهذا الشأن |
| Hayalim kızımın çocukları için bu kararı vermek zorunda kalmaması. | Open Subtitles | حلمي ألا تتخذ ابنتي هذا القرار مع أبنائها وبناتها |
| Dinle, bu kararı vermek hakkına sahibiz ama yine de soralım, bu fotoğrafları yayınlamamız soruşturmaya bir zarar verir mi? | Open Subtitles | إسمع ، نحن نحتفظ بتبنّي هذا القرار لكن ، هل نشر هذه الصور سيضرّ بالتحقيق ؟ |
| bu kararı vermek için neden 2 lanet yıl bekledin? | Open Subtitles | لماذا أنتظرتي سنتين لتتخذي هذا القرار الآن ؟ |
| Çünkü hayatımda bir defa olsun o lanet doğru kararı vermek istedim. | Open Subtitles | لأني اُريد إتخاذ القرار الصائب و لو لمره في حياتي |
| Ve sonra adamın gözlerinin için bakıp o kararı vermek gerekir. | Open Subtitles | ومن ثم عليك أن تنظر لهم في العين وتتحذ القرار. |
| Şimdi biz de aynı kararı vermek zorundayız. Kalkmış onun yaptığı şeyi öneriyorum. | Open Subtitles | ونواجه نفس القرار هنا، وأجادل بما فعله بالضبط |
| Hayatımda bir defa doğru kararı vermek istedim. | Open Subtitles | لمره واحدة في حياتي, أريد ان اتخذ القرار الصحيح. |
| Doğru kararı vermek için bize yardım etmek istiyor. Bizim için endişeli. Özellikle de benim için. | Open Subtitles | يريد أن يساعدنا على اختيار القرار الصائب هو قلق علينا, بالتحديد قلق بشأني |
| Anlaşmama inanmadığını biliyorum ama bu kararı vermek sana düşmezdi. | Open Subtitles | أعرف أنكِ لم تؤمني قط بمعاهدتي، لكن ليس من حقّكِ اتخاذ هذا القرار. |
| Çocuklar, bu kararı vermek için çok uğraştık. | Open Subtitles | اسمعوا يا رفاق لقد كنا نعاني بسبب هذا القرار |
| Bahsettiğiniz her şey çok cezbedici ama kararı vermek Charles'a kalmış bana değil. | Open Subtitles | الحديث عن ذلك مُغري لكن القرار ليس بيدي إنه بيد تشارلز |
| O kararı vermek için iki kişi gerek. | Open Subtitles | يا صديقي, الأمر يتطلب رأي شخصين لإتخاذ القرار |
| - Ama bu kararı vermek sana düşmez. | Open Subtitles | حسنٌ، هذا لم يكن قرارك لتتخذه |
| - Bu kararı vermek sana düşmezdi. | Open Subtitles | -هذا لمْ يكُ خياركِ لتتخذيه |