"karavandaki" - Translation from Turkish to Arabic

    • المقطورة
        
    • متنقلة
        
    Ama aslında karavandaki gardırobuna doğru giderken sendelediğinde, o yara izi oluşmuş. Open Subtitles لَكنَّه حَصلَ عليه في الحقيقة تَعَثُّر على طريقِه إلى الخزانةِ المقطورة.
    karavandaki bujileri değiştirmemi istiyorsan, yaparım, ama seni ellemem. Open Subtitles إذا ما كنت تريد أن أغير لك قطع المقطورة‏, سأفعلها لكني لن أقوم بمعالجتك
    Muhtemelen karavandaki kulüpçü de pek uzun ömürlü bir şey olmamıştır. Open Subtitles إذاً حافظ النظام في المقطورة المطوية على الأرجح ليست علاقةٌ طويلة الأجل
    TV'li karavandaki insanları akşam yemeğini bizimle yemeye davet edebilir miyiz? Open Subtitles هل يمكننا أن ندعو أصحاب المقطورة الذين معهم تلفاز ليتعشوا معنا ؟
    Onu Eli'daki bir benzinciye kadar izledik, belki karavandaki İngiltere'den gelen 2 inekle yolculuk ediyor olabilir. Open Subtitles تتبعنا أثره لمحطة غاز في "إيلي" ، ربما يسافر في سيارة سكن متنقلة برفقة رجلين من "إنجلترا"
    Hikâyeyi anlatırken burada olduğunu biliyorum ama yine de karavandaki yangında ölmeni umut ettim. Open Subtitles أعرف أنك هنا لتقولي لي القصة لكن أنا كنت ما أزال اغني لك لتموتي في حريق المقطورة
    karavandaki kitaplardan birini de Trubel'ın odasında gördüler. Open Subtitles عن اطلاق النار على النقيب، لم أكن جريم. ورأوا واحد من كتب المقطورة
    Ona bağırıyor, karavandaki eşyaları kırıyordu. Open Subtitles كان يصيح بها ويحطم الأغراض في المقطورة
    Charlyne karavandaki bela yaratıcıdır. Evet. Open Subtitles تشارلين هي مثيرة المتاعب في المقطورة
    karavandaki çantalardan birine ihtiyacım var. Open Subtitles أحتاج لإحضار إحدى الحقائب من المقطورة
    Açıkçası karavandaki artık yetmiyor. Open Subtitles من الواضح أن هذة المقطورة لا تكفي.
    Bütün bu kitaplar, silahlar, karavandaki her şey nesillerdir ailemde. Open Subtitles كلّ هاته الكتب و الأسلحة... كل محتويات المقطورة تناقلته عائلتي لأجيال
    karavandaki hiçbir şeyi açmıyor ama... - Kenarları... Open Subtitles إنه لا يفتح أي شيء في المقطورة لكن...
    karavandaki kadın. Open Subtitles الإمرأة التي في المقطورة.
    karavandaki kitaplardan birini de Trubel'ın odasında gördüler. Open Subtitles ورأوا واحد من كتب المقطورة (في غرفة (تروبل
    - karavandaki eşyalar. Open Subtitles أشياء من المقطورة
    - karavandaki kadın. Open Subtitles - تلك الإمرأة من المقطورة.
    - karavandaki genç kadın. Open Subtitles - هو الشابّة من المقطورة.
    karavandaki çifti hatırlıyor musun? Open Subtitles -أتذكر الزوجين في المقطورة ؟
    Havai fişek dükkanı, az önce karavandaki 2 İngiliz inek tarafından soyulmuş. Open Subtitles "تم السطو على متجر ألعاب نارية بواسطة رجلين بريطانين في عربة سكن متنقلة"

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more