| Dorothy kasırgaya yakalandığında kendini Oz'da buldu. | TED | حين التهم إعصار دوروثي، انتهى بها المطاف في أوز. |
| kasırgaya rağmen etrafta dolaşıyormuş. | Open Subtitles | لا هوية , ضحية كان يهرب في إعصار كامل المدى |
| İlk olarak Kuzey'den gelen, kasırgaya benzer bir ses duydular. | Open Subtitles | أوّل ما سمعوه هو ضجّة كأنّها إعصار قد حلّ بهم من الشّمال |
| Le Roy fırtınası artık kasırgaya dönüştü. | Open Subtitles | ثانية، قصّة الساعة الرئيسية، عاصفة إستوائية ليروي رقّى إلى الإعصار ليروي. |
| Miami henüz Tequesta adıyla tanınırken sahilin biraz açığında kasırgaya yakalanıp batmış. | Open Subtitles | ذهب فضة فنون جواهر إنحرفت وسقطت عن مسارها خلال الإعصار |
| Sıcak ve çabuk buharlaşan GulfAkıntısı nedeniyle bu tropik fırtına, kasırgaya dönüşebilir. | Open Subtitles | انها مسألة وقت لتتحول هذه العاصفة الاستوائية الى اعصار |
| Sanırım Bayan de Winter bir şey için aşağı indiği sırada dümende kimse yokken, tekne kasırgaya yakalanmış. | Open Subtitles | أظن أن السيدة "دى وينتر" أبحرت .... لسبب ما ثم ضربت عاصفة قوية المركب ولم يكن هناك أحد يقود الدفة |
| Bir kelebek kanatlarını çırparak dünyanın başka bir yerinde kasırgaya sebep olabilir. | Open Subtitles | الفراشة التي تفرد جناحيها و تتسبب بإعصار في الجانب الآخر من العالم |
| Sanki yemek odasının içinde bir kasırgaya yakalanmış gibiyim. Önemli bir şey değil. | Open Subtitles | كأنني بداخل إعصار في غرفة الطعام , ليست بالمسألة الكبيرة |
| Böyle devam ederse bir kasırgaya dönüşecek. | Open Subtitles | إن إستمر هكذا، قد يكون إعصار من الدرجة الخامسة |
| Aynen korkulduğu gibi Tropik fırtına bir kasırgaya dönüştü. | Open Subtitles | كما يخشى، عاصفة استوائية غاردنر وقد تم ترقية _ إلى إعصار غاردنر. |
| Ve malesef kasırgaya yakalandım. | Open Subtitles | فقط من أجل حظّي هناك إعصار باالخارج. |
| Öldüğü gün onunla beraber o kasırgaya gittin mi? | Open Subtitles | هل ذهبتَ معهُ في آخر إعصار, يوم وفاتهِ؟ |
| Rüzgar başına saatte 6 km hızla bir kasırgaya güç verirler. | Open Subtitles | رياحٌ بسرعة 400 ميل بالساعة بقوّة إعصار |
| Eğer çekimlerinden birini aynı kasırgaya bağlayabilirsek yalan söylediğini kanıtlayabiliriz. | Open Subtitles | أي من هذا التصوير بنفس الإعصار يمكننا أن نثبت أنهُ يكذب |
| Aluminyum pencereler kasırgaya karşı dayanıklı olmalıydı. | Open Subtitles | من المفترض أن تكون نوافذ الألمنيوم صمدت في وجه الإعصار |
| İlk olarak Kuzey'den gelen, kasırgaya benzer bir ses duydular. | Open Subtitles | أول ما سمعوه ... كان ضجيجًا مثل الإعصار قادمًا من الشمال ... |
| (Gülüşmeler) kasırgaya Sandy ile şiirsel adalet verildiğine karar vererek cümlenin kalmasına izin verdim. | TED | (ضحك) قررت أن الإعصار منح عدالة شاعرية ل"ساندي" فلم يحطم الجملة. |
| kasırgaya doğru uçtu... | Open Subtitles | و طار ناحية الإعصار |
| Böyle devam ederse bir kasırgaya dönüşecek. | Open Subtitles | اذا استمر سوف يكون اعصار من المستوى الخامس |