"katlanamıyor" - Translation from Turkish to Arabic

    • تحتمل
        
    • يحتمل
        
    • تتحمل
        
    • يطيق
        
    • يطيقني
        
    Brittany Kaufmann'ın annesi ufak yavrusunun istediği her şeyi alamasına katlanamıyor. Open Subtitles والآن أم بريتاني كوفمان لا تحتمل أن طفلتها الصغيرة لا تنال كل ما تتمناه
    Farklı fikirlere katlanamıyor musun? Open Subtitles لا تحتمل معارضة الناس لك؟
    Benimle aynı odada olmaya bile katlanamıyor. Open Subtitles انه لم يحتمل حتى وجوده معه فى نفس الغرفة
    Benimle aynı odada olmaya bile katlanamıyor. Open Subtitles انه لم يحتمل حتى وجوده معه فى نفس الغرفة
    Neden diğer oynayanlarda da kırıktı? Çünkü kendini yaşlı görmeye katlanamıyor. Open Subtitles لماذا المرايا مكسورة لأنها لم تتحمل أن ترى نفسها تكبر
    Torunun ondan çalınmasına katlanamıyor, Open Subtitles هي لا تستطيع ان تتحمل ان يسرق الحفيد أن منها,
    Ses tonuma katlanamıyor gibi. Open Subtitles وكأنه لا يطيق سماع صوتي
    Karanlık beni istemiyor. Aydınlık bana katlanamıyor. Open Subtitles الظلام لا يريدني والنور لا يطيقني
    Kıskanıyor ve beni geri istiyor çünkü Katie'ye Fransızca ders vermeme katlanamıyor. Open Subtitles فتشعر بالغيرة، ومن ثم ترغب بالعودة إلي، لأنها لا تحتمل رؤيتي وأنا أدرّس (كايتي) اللغة الفرنسيّة.
    Bana doğru gelmedi. Tessa Ryan Shay'e katlanamıyor. Open Subtitles حسناً ، ذلك لا يبدوا صحيحاً (تيسا) ، لا تحتمل (راين شاي)
    Ya tabii ki Tessa Ryan Shay'e katlanamıyor ama sen o kasları gördün mü? Open Subtitles (حسناً ، بالطبع (تيسا) لا تحتمل (راين شاي ولكن هل رأيت عضلات معدته القاسية؟
    Baba, Amantha benimle aynı odada olmaya bile katlanamıyor. Open Subtitles أبي, (أمانثا) لا تحتمل الوجود في نفس الغرفة معي حسنا؟
    Onların kendi zamanlarındaki yoksulluğa katlanamamış olması gibi o da mutsuzluğun, bu gezegenin geçmişinde var olmuş olmasına katlanamıyor. Open Subtitles الفكرة التي تقول بأن الحزن وجد في ماضي كوكبه غير محتملة بالنسبة له كما لا يحتمل وجود الفقر في الوقت الراهن
    Sevgili ağabeyine ve onun doğurgan karısına katlanamıyor. Open Subtitles انه لا يحتمل أخيك و زوجته
    Sevgili ağabeyine ve onun doğurgan karısına katlanamıyor. Open Subtitles انه لا يحتمل أخيك و زوجته
    Küçük meleğinin, artık bağımsız olmasına ve ondan çok uzaklaşmasına katlanamıyor. Open Subtitles لا تتحمل ملاكها الصغير اصبح مستقلاً و بعيدة جداً .. بعيداً عنها.
    Çünkü kendini yaşlı görmeye katlanamıyor. Gerçek bu. Open Subtitles لأنها لم تتحمل رؤية نفسها تكبر أو تسمن
    Seni düşünmeye bile katlanamıyor. Open Subtitles لا يمكنها حتى أن تتحمل التفكير بكم.
    Amerikalılara katlanamıyor. Open Subtitles هو لا يطيق بأن يكون في أمريكا
    Sara'ya katlanamıyor. Open Subtitles لا يطيق (سارة).
    Ona katlanamıyorum. O da bana katlanamıyor. Open Subtitles -لا أطيقه و لا يطيقني

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more