Kan kaybına veya oksijen eksikliğine bağlı olarak beyinde hasar oluşmuş olabilir. | Open Subtitles | ربما كان عضويًا نتيجة ضرر بالمخ لفقدان الدماء أو الحرمان من الأكسجين. |
Bu işitme kaybına yapılabilecek en iyi şeydi. | TED | وكان ذلك أفضل يمكن القيام به لفقدان السمع. |
Bu işitme kaybına ise neyin sebep olduğunu asla bilemeyeceğiz. | Open Subtitles | ما الذي تسبب بفقدان السمع لم نعرف بالتأكيد |
Kafalarına taşla vurup hafıza kaybına uğramalarını mı umuyorsun? | Open Subtitles | ستضربهم على رأسهم بحجر أملاً أن يصابوا بفقدان الذاكرة؟ |
İlki, Londra'ya giderim, yağmurlu olur ve depresyona girerim, böylece tüm tatil bir zaman kaybına dönüşür. | TED | أحدهما كان، سأذهب إلى لندن، وسيكون الجو ممطرًا، وعليه سوف اكتئب فإن كل ذلك سيكون مضيعة كبيرة للوقت |
Güç kaybına neyin sebep olduğunu biliyor musunuz? | Open Subtitles | يعملأنت إعرف ماذا سبّبت الخسارة الكهربائية؟ |
Belli ki ondan kurtulmanın birkaç müşteri kaybına değeceğini düşünüyorlar. | Open Subtitles | من الواضح ان خسارة بعض العملاء اسواء من خسارته هو |
Evrimsel bir perspektifle bakacak olursak, vücudunuzun kilo kaybına karşı direnci oldukça anlamlı. | TED | من منظر تطوري، مقاومة جسمك لفقدان الوزن له معنى. |
Diğer bazı faktörlerin kilo kaybına neden olma olasılığını kaldırmak için bu katılımcıları çalışmadan önce kahvaltı yapmamış ve çalışma sırasında atlamaya devam eden bir grupla karşılaştırmamız gerekir. | TED | لاستبعاد احتمال أنّ أحد الأسباب الأخرى قد يكون المسبب لفقدان الوزن، سنضطر لمقارنة هؤلاء المشاركين مع مجموعة لا تتناول الإفطار قبل إجراء الدراسة وواصلوا عدم تناوله خلال إجراء الدراسة. |
Alkol kısa süreli hafıza kaybına yol açabilir. | Open Subtitles | إدمان الخمور المزمن هو أحد الأسباب المؤدية لفقدان الذاكرة القصير المدى |
Basın açıklaması yapıp tüm dünyaya bilinç kaybına bizim neden olduğumuzu söylemek zorundayız. | Open Subtitles | يجب أن نظهر علانية ونخبر العالم بأننا تسببنا بفقدان الوعي |
Seni Al Jazeera'de bilinç kaybına neden olduğunuzu söylerken görmüştüm. | Open Subtitles | رأيتك على قناة "الجزيرة" تخبر العالم بأنّك تسبّبت بفقدان الوعي |
Adeta hafıza kaybına sebep olan bir yol bulmuş gibi. | Open Subtitles | يبدو وكأنه قد وجد طريقة للتظاهر بفقدان الذاكرة |
Peki, bu muazzam bir zaman kaybına dönüştü. | Open Subtitles | حسنا, ربما أصبح هذا عبارة عن مضيعة كبيرة للوقت |
Hafıza kaybına uğrayan tek CIA ajanı sen değilsin. | Open Subtitles | لن تكوني المشاركة الوحيدة هذه ستكون مضيعة للوقت |
Bu aşamalı beyin hastalığı, akut ve selektif hafıza kaybına yol açabilir. | Open Subtitles | و هذا المرض يمكن أن يؤدي الخسارة في الذاكرة |
Karasu'daki kaybına rağmen, Stannis tehdidi son bulmuş değil. | Open Subtitles | بغض النظر عن هذه الخسارة في المياه السوداء فتهديد (ستانيس) مازال قائماً |
Ya olduğu yerde kalıp kaybına razı olacak, ya da peşimden koşacaktı. | Open Subtitles | هو يمكن أن يتوقف ويتقبل خسارته أو هو يُمكن أن يُطاردنى |
Çok sayıda can kaybına sebep olan olaylar ilgiliydi. | Open Subtitles | الأحداث التي تسبب، خسارات هائلة في الأرواح، كانت ذات صلة |
Kirsan ateşi yetişkinleri etkilemez, yada hafıza kaybına sebep olmaz. | Open Subtitles | ولا تسبب فقدان ذاكرة حسنا, ذلك يمكن إن يكون حقيقي |
Ancak iklim değilikliği tüm dünya üzerinde verim kaybına sebep olmakta. | TED | والتغير المناخي يسبب خسارة على مستوى الغلة عبر جميع أنحاء العالم. |
Ufak beyin kanamaları kendinden geçmeye, hafıza kaybına neden olabilir. | Open Subtitles | السكتات الدماغيّة الدقيقة قد تسبّب الغشي وفقدان الذاكرة |
Bu ışık, şuur kaybına ve kayıp zamana yol açtı. | Open Subtitles | وقد أحدث ذلك فقداناً لوعيي وفقداناً للإحساس بالزمن |
Mezuniyet balosu gibi yerler gençlerde baskı oluşturup onları korunmasız seks ve bekaret kaybına itiyor. | Open Subtitles | الأحداث الخاصّة كحفلتك الراقصة الكبيرة يضيف فيها المكان على المراهقين الشباب، لكي يفقدوا عذريتهم ويعملون أيضا على الجنس بدون وقاية |