| Maddi kazanç karşılığında cinsel ilişki falan derken ne demek istedin? | Open Subtitles | ماذا كان ذلك الكلام بخصوص المعروف الجنسي مقابل مكسب مادي ؟ |
| Ya başka bir yol daha varsa? Çift taraflı kazanç sağlanabilecek bir yol mesela. | TED | ماذا لو أن هناك مكاناً آخر؟ مكسب لكل الأطراف |
| - kazanç için kasabada sattılar. - Bulun onu. Cezalandırılacak. | Open Subtitles | لقد باعها فى السوق لأجل الربح ابحث عنه ، سيشنق |
| İtfaiyecilerin ölümünden kimin kazanç sağladığını sorun. | Open Subtitles | إسألوه من ربح أموالاً بقتل رجال الإطفاء ؟ |
| Gerçek başarı böyledir ve atletlerin dünyasında buna çift taraflı kazanç deriz. | TED | هذا ما يبدو عليه النجاح الحقيقي، وفي عالم الرياضيين هذا ما ندعوه فوز للجميع. |
| Gün yüzüne sadece muazzam bir fırsat, finansal kazanç gördüğünde çıkıyor. | Open Subtitles | إنه يظهر فقط عندما يرى فرصة مُناسبة لتحقيق مكاسب مالية ضخمة |
| Ve eğer sana söylersem, gene beni öldüreceksin... bir Tanrı olup dünya da terör estireceksin. Bu yüzden, her iki yolda da, benim için çok küçük kişisel kazanç var. | Open Subtitles | وتصبحين إلهة وتسببين الرعب للعالم لذلك في كلتا الحالتين، هناك مكسب قليل جداً لي |
| Çok doğru.Acı yok,akma yok, kazanç yok,yeah? | Open Subtitles | هذا صحيح تمامًا, فلا ألم، لا خسارة, لا مكسب, صحيح؟ صحيح؟ |
| Konuşmaması karşılığında, kazanç raporları ve kârdan pay ister. | Open Subtitles | مكسب التقارير وحصه من الارباح فى سبيل صمته |
| Hayır, efendim. Sadece izin almadan kazanç sağlamak amaçlı onları sergiliyoruz. | Open Subtitles | لا يا سيدي ، نعرضها من أجل الربح فحسب بدون إذن |
| Böylece çift taraflı kazanç çözümünün ülkesine yardım etmesine engel olan kurallarla takılıp kaldı. | TED | لذلك علق بالقوانين التي منعته من مساعدة بلاده بقاعدة الربح للطرفين. |
| Toplam, 634 million eder. Bir yılda net kazanç. | Open Subtitles | معا يكون ستمائة و أربع و ثلاثون مليون دولار ، فى سنة واحدة ، و هذا الربح الصافى |
| kazanç aradığın için, başlamamamıza bir neden yok. | Open Subtitles | طالما أنك تبحث عن ربح فعلينا أن نبدأ فى العمل |
| kazanç aradığın için, başlamamamıza bir neden yok. | Open Subtitles | طالما أنك تبحث عن ربح فعلينا أن نبدأ فى العمل |
| Yaklaşık 300 milyarlık bir kazanç söz konusu. | Open Subtitles | الآن، هو بحيرة من 300مليار دولار من ربح مفاجئ |
| Kitabın kapağını bile açmadan yüksek not aldın. kazanç kazançtır. | Open Subtitles | لقد حصلتِ على درجة جيدة بدون قراءة الكتاب حتى ، هذا فوز عظيم |
| Bu beyin bölgesi aynı zamanda büyük kazanç ve kayıplar için inanılmaz riskler almak istediğimiz zaman etkinleşir. | TED | كما انها منطقة الدماغ التي تصبح نشطة عندما تكون على استعداد لتحمل مخاطرات هائلة لتحقيق مكاسب هائلة وخسائر فادحة. |
| -Karışan herkesi, kazanç sağlayan herkesi | Open Subtitles | كل من كان متورطاً. كل من جنى ربحاً كل من سيفتح عينيه عليّ |
| Ama biz geçerli ya da kazanç sağlayan bir hedef kitle olarak algılanmıyoruz. | TED | لكن لا يُنظر إلينا كمجهور مستهدف مربح ماديًا وقابل للاستمرار. |
| Ama aynı zamanda risk, gelecek kazanç kapasiten ve değerinin kaybı etmenleri de var. | Open Subtitles | لكنك انت تحت الخطر المستقبل ، القدرة على الكسب تتسبب في تدهور الاصول تدهور ؟ |
| Bu bana bir kazanç gibi gelmiyor. | Open Subtitles | و الآخر هو صَدَفَة لشيء حدث مرة واحدة أنا أعني ، لا يبدو أن هذا انتصار بالنسبة لي |
| kazanç Temelli Eğitim Harcı diyelim (IBT). | TED | دعونا نسميه رسوم دراسية على حسب الدخل أو أي بي تي. |
| Büyükbabamın ormanındaki Dexicorp marketi tam olarak bir kazanç değil. | Open Subtitles | لا أعتبر وجود مركز تجاري في غابة أبي مكسباً |
| Finansal kazanç için Nükleer savaş riskini nasıl göze alırsın? | Open Subtitles | انت تخاطر بحرب نوويه فقط من اجل المكسب المالى |
| Bu şirketin, kârlarından marjinal kazanç elde etmek için rotalarını değiştirmesi olanaksız. | Open Subtitles | مستحيل لهذه الشركة أن تغير مسارها الصحيح لربح هامشي في الأرباح جيني.. |
| Ve en önemlisi de, savunmasızlar için kazanç. 15 Ekim'de, | TED | رابحة للقطاع الخاص، لأننا نبني أجيالًا جديدة لمستقبل غسيل الأيدي. |
| Ticaretle, ortaklar arasında karşılıklı dayanışma ve ortak kazanç oluşur. | TED | فأينما توجد التجارة يوجد الترابط و المصالح المشتركة |