| Bu adama önermek üzere olduğum şey zaten kendisine ait. | Open Subtitles | ما أنا على وشك تقديمه لهذا الرجل ، هو ملكه بالفعل |
| Eğer benim bir kene gibi olduğumu düşünüyorsa polislere aslında benim olmasına rağmen torbanın neden kendisine ait olduğunu söyledi? | Open Subtitles | إن كان يعتقد بأني مزعجه لماذا أخبر الشرطي بأن الذي في الكيس ملكه و ليس ملكيّ ؟ |
| Yaşıyor, bir yerlerde istiridye, midye satıyor ve kendisine ait olmayan çok önemli bir resmi. | Open Subtitles | إنه حي يبيع الأصداف والأعشاب ولوحة مهمة جدا ليست ملكه |
| Bunun kendisine ait olmadığına eminim. | Open Subtitles | أنا متأكد أن هذه الأشياء لا تخصه |
| Bir adamın kendisine ait bir mülkü olmalı. Gurur duyacağı bir çiftliği olmalı. | Open Subtitles | الرجل يجب ان يملك شيئا يخصه, شيئا يعود له. |
| Malzemelerin kendisine ait olduğunu itiraf etmiş ki bu Clurman için harika ama bizi sıfır şüpheliyle bırakır. | Open Subtitles | إعترف أن مواد القنبلة كانت تخصّه (وهذا عظيم لـ (كلورمان ولكن هذا يتركنا بدون مشتبه |
| Kızın kendisine ait olduğunu hissediyor. Fakat niçin? | Open Subtitles | ـ إنه يتخيل أنها ملكه ـ ولكن لماذا؟ |
| - Aris Boch aracın kendisine ait olduğunu iddia ediyor. | Open Subtitles | -آريس بوك) إدعى أن السفينه ملكه) -انها ملك (سوكار ) |
| Kardeşinin kendisine ait olmayan bazı kağıtları vardı. | Open Subtitles | كان لدي أخاك بضعة أوراق ليست ملكه |
| * Ve bana kendisine ait olduğumu söylüyor * | Open Subtitles | و يقول لي أني ملكه |
| Onun kendisine ait olması gerektiğine inanıyor.. | Open Subtitles | يعتقد أنها ملكه |
| Bu sabah, baban Southfork'un kendisine ait olduğunu ve 18'inci parselde sondaj çalışması yapacağını Bobby'e söyledi. | Open Subtitles | لقد أخبر والدكَ (بوبي) هذا الصباح انها أصبحت ملكه وأنه ينقب فى القطاع 18 |
| Krallığın kendisine ait olduğuna inanıyor. | Open Subtitles | الفتى مؤمن ان المملكه ملكه |
| Saçmalama Jim'in patavatsızlığı kendisine ait bir şey. | Open Subtitles | ألهذا أردتيها ميته ؟ لا تكن سخيفاً ، حماقات "جيم" تخصه |
| - Hiçbiri kendisine ait değil, ama dört tane cüzdanı var. | Open Subtitles | -ليست تخصه ، لكن كانت بحوزته أربع محفظات |
| Silahın kendisine ait olduğunu itiraf etti. | Open Subtitles | وقد اعترف أن السلاح يخصه |
| Washington'dan, kendisine ait olmayan birşeyle ayrıldı. | Open Subtitles | غادر (واشنطن) بشئ لا يخصه |
| Saçmalama Jim'in patavatsızlığı kendisine ait bir şey. | Open Subtitles | لا تكن سخيفاً، أفعال (جيم) الطائشة تخصّه هو |