| Daha önce kiliseden birşey istemedim, ama şimdi ne yapacağımı bilemiyorum. | Open Subtitles | لم اطلب شيئا من الكنيسة ابدا لكن لا اعلم اي اذهب |
| Annem ve babamla pazar günleri kiliseden sonra brunch için buraya gelirdik. | Open Subtitles | اعتاد والديّ على إحضاري هنا لوجبة الفطور والغداء بعد الكنيسة أيام الآحاد |
| Eğer şimdi önemliyse, kiliseden sonrada önemli olacaktır değil mi? | Open Subtitles | إذا كان مهماً الآن فسيكون مـُهمـّاً بعد الكنيسة, أليس كذلك؟ |
| ve sanırım kiliseden dönmüşüz ve bu resim o zaman çekilmiş. | Open Subtitles | وأنت تخنقين الكلب وأظن أننا عُدنا من الكنيسة واخذنا صورة معك |
| Bakın, kendisi devamlı bu 87. caddedeki kiliseden bahseder dururdu. | Open Subtitles | انظر, لقد اعتاد على التحدث عن كنيسة في الشارع 87 |
| kiliseden 15-20 metre uzaklaşıp Approach Road'a doğru yürüdüm. Orada bir karakol vardı. | Open Subtitles | ثـم خـرجـنـا مـشـيـاً عـلـى الأقـدام لـنـقـطـع العشرين متراً التى تفصل البيت عن الكنيسه |
| Eğer bunu yapmazsan emin ol, seni bu kiliseden kendim dışarı atarım. | Open Subtitles | .. وإن لم تفعلي ، فليساعدني الرّب سوف أجرّكِ خارج الكنيسة بنفسي |
| Bu senin problemin. Sen, dostum, bu kiliseden ömür boyu yasaklandın! | Open Subtitles | هذه مشكلتك ، أنت محروم يا صديقي من دخول الكنيسة للأبد |
| İnançlarıma hiç kimse bu kiliseden geri çevirmeyecek kadar dürüst ve sadık oldum. | Open Subtitles | لقد كنت صادقاً مخلصاً في إيماني بحيث لا يبتعد أحد عن هذه الكنيسة |
| kiliseden hacı aldım, ve oraya götürdüm... öldükleri yeri işaretlemek için. | Open Subtitles | أخذتُ الصليب من الكنيسة ووضعتهُ هناك.. وضعتهُ بالمكان الذي ماتوا فيه. |
| Fakat onu kiliseden uzaklaştıran meseleler, günlük yaşamında hala kaçınılmazlardı. | TED | ولكن ما دفعه بعيدًا عن الكنيسة وقِيَمِها كانت وما زالت المشاكل اليومية التي لا مفرّ منها. |
| İkinci şey, Papazlık yaptığım kiliseden maaş almaya son vermemdi. | TED | الشئ الثاني كان، توقفت عن أخذ مرتب من الكنيسة التي أعمل بها. |
| Üç ay önce bugün... gölün kıyısındaki o küçük kiliseden karı koca olarak çıkmıştık. | Open Subtitles | لقد مرت ثلاثة اشهر اليوم منذ ان جئنا من هذه الكنيسة الصغيرة على البحيرة كزوج و زوجة |
| kiliseden dönüşte öyle acele etti ki, merdivenlere takılıp düştü. | Open Subtitles | كان على عجلة من أمره لمغادرة الكنيسة وسقط من على الدرج. |
| Geçen gün, kiliseden çıkarken... bana bakıyordun. | Open Subtitles | في ذلك اليوم عندما خرجتي من الكنيسة نظرتي إلي |
| Bizim genç papaz yardımcımızın emelleri onu kiliseden çekip aldı ama, | Open Subtitles | إن طموح شماسنا الشاب قد جرفه بعيدا عن الكنيسة |
| Bu, inananları kiliseden ayırmaya çalışan sen ve halkının suçu. | Open Subtitles | بل ذنب أشخاص مثلك يا سيّد إنواي الذين يحاولون الحيلولة بين الكنيسة وأتباعها |
| İnancını sorgulamaya başladı. kiliseden ayrılmayı düşünüyor. | Open Subtitles | إنها تشكك في إيمانها، تفكر في ترك الكنيسة |
| Babam kadının kalbine giden en kısa yol kiliseden geçer derdi! | Open Subtitles | المثل يقول ان اقرب طريق للوصول الى قلب المرأة هو عن طريق الكنيسة |
| kiliseden çık ve mümkün olduğu kadar çok insanı tahliye et. | Open Subtitles | أخرج من الكنيسة وأخلى المكان من الناس بقدر ما تستطيع |
| İşte bu buradan çıktı, bir sanat çalışmasını kurtarmaya çalışan bir kiliseden çıktı, aslında ona zarar verici veya tahrip edici değildi. | TED | كان هذا أصل كل شيء، و قد جاء من كنيسة كانت تحاول إنقاذ عمل فني، و ليس لتشويهها و تدميرها. |
| - Bu sözler yine tekrarlanacak bayanın kolundan tutup... ..onunla kiliseden ayrılacaksınız | Open Subtitles | الان, الاورج سيبدأ ثانيه وسوف تاخذ بذراعهاا وتتقدم بها عبر الممشى الى خارج الكنيسه |
| O meleklerin kiliseden içeriye girmesini engellemene yardım etmek için geldim. | Open Subtitles | لذا انا سأساعدك فى ايقاف اولئك الملائكة من الذهاب للكنيسة |
| Daha yeni kiliseden çıkmışsınız gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو انكم اتيتم للتو من الكنسية |
| Tanrı sana korpofoli emretse ve yapmazsan kiliseden kovulacağını söylese ne yaparsın? | Open Subtitles | والآن، ماذا لو قال الرّبُّ بِأنّه ... عليك تُشارِك في أكل البُراز أو يتِمُّ طردك مِن الكنيسةِ لِلأبد؟ |