Bu midenin sadece kirliliği yok etmek için değil, aynı zamanda, kirlilikten elektrik üretmek için nasıl kullanılabileceğini görebilirsiniz. | TED | يمكنكم أن تروا كيف يمكن استخدام هذه المعدة ليس فقط للتعامل مع التلوث لكن أيضا لتوليد كهرباء من التلوث. |
Bence şu anki plastik kirliliği problemimizi düşünürsek bence kulağa oldukça faydalı geliyor. | TED | وأعتقد، نظرًا للنطاق الحالي لمشكلة التلوث البلاستيكي، أعتقد أنها تبدو ذات منفعةٍ كبيرة. |
Bugün diğer bir ikinci derece hava kirliliği uyarısı var. | Open Subtitles | اليوم هو يوم آخَر من المستوى الثاني من إنذار التلوث |
Karşımda duran bu bulutun aslında hava kirliliği olduğunu anlamam çok zaman almadı. | TED | لم أستغرق وقتًا طويلًأ لأدرك أنني كنت أنظر لغيمة ضخمة من تلوث الهواء. |
Hava kirliliği ihtiyacını ve güneşten kaçınma zahmetini ortadan kaldıracaklar. | Open Subtitles | وبالتالي نتخلص من حاجة كل هذا التلوث وهدر لتلطيخ الشمس |
ve bu da bu durumun haritası, kirliliği sarı ve yeşilde gösteriyor, ve kirlilik yeni kasırgalar ve deniz seviyesinin yükselmesiyle dahada artıyor | TED | وهذه خريطة للوضع موضحة التلوث بالإخضر والأصفر تتفاقم بفعل هذا التدفق الجديد العواصف وارتفاع مستوى سطح البحر. |
Bu yazılım, konumsal ve zamansal hava kirliliği trendlerini tarihi ve anlık verileri inceleyerek ortaya çıkarıyor. | TED | هذا النظام البرمجي يقوم بتحليل البيانات معتمدًا على الوقت والتاريخ للكشف عن اتجاهات التلوث زمانيًا ومكانيًا. |
Bunu aynı zamanda kirliliği görmek ve takip etmek için de kullanıyorum. | TED | وقد استخدمته - الضوء - كوسيلة من اجل تعقب وتحديد مواقع التلوث |
Hesaplamalarına göre gürültü kirliliği yüzünden Avrupa'da her yıl 1.6 milyon yıllık sağlıklı yaşam kaybediliyor. | TED | وهي تقدر ان 1.6 مليون سنة من العيش الصحي تخسرها أوروبا كل عام بسبب التلوث الضوضائي |
Metan gazı kirliliği şu an yaşadığımız küresel ısınmanın dörtte birinden sorumlu. | TED | التلوث الناتج من الميثان مسؤول عن ربع نسبة الاحتباس الحراري والذي نشهده حاليًا. |
Şirketlere veri sunduğumuz zaman pek çoğu kirliliği kesecek. | TED | وجدنا أنه عندما نمد الشركات بالبيانات، سوقف تقوم العديد منهما بالحدّ من التلوث. |
Çevre kirliliği, kötü kokular yaparlardı, kontrol etmesi zordu ve ışık loştu, ayrıca yangın tehlikesi de taşıyorlardı. | TED | لقد أنشؤوا التلوث, وأنشؤوا الروائح الكريهة, وكان من الصعب التحكم بهم, وكان الضوء خافتاً, وكانوا خطر حريق. |
Eğer bir işletme kirletiyorsa, o kirliliği azaltmaya çalışmaya kıyasla daha fazla para kazanır. | TED | إذا كان العمل يلوث, فإنه يحقق المزيد من الأموال أكثر مما إذا كان يحاول تخفيض التلوث |
kirliliği azaltmaya çalışmak pahalıdır, bu nedenle işletmeler bunu yapmak istemez. | TED | تخفيض التلوث مكلف لذلك, الأعمال التجارية لا تريد عمل ذلك |
Böyle yaparak aşırı kirliliği dengeliyor ve maliyetleri düşürüyorlar. | TED | ومن خلال القيام بذلك، فإنهم يعوّضون التلوث الزائد ويخفّضون التكاليف. |
Okyanusların çok daha fazla problemi var; su kirliliği var, asidifikasyon var, mercan resiflerinin yok edilmesi var ve devamı. | TED | نحن نعرف أن المحيطات تعاني من الكثير من المشاكل فهي تواجه التلوث والتحمض تدمير الشعاب المرجانية وغيرها |
İşte önemli olan nokta şu: Ya hava kirliliği problemini daha derin bir şekilde incelememiş olsaydım? | TED | إذًا، هذه هي الخلاصة: ماذا لو لم أكن قد دققت في مشكلة تلوث الهواء أكثر؟ |
Hükûmetin bildirdiğinden çok daha fazla metan gazı kirliliği olduğunu anladık. | TED | اتضح لنا أن تلوث غاز الميثان هذا مستشرٍ تمامًا أكثر بكثير مما تصرّح به الحكومة. |
Nasıl hava kirliliği, ki Avrupa'nın beyaz sülfat kirliliği tutamlarında görebilirsiniz, bu nasıl yeryüzündeki sıcaklıkları nasıl etkiler, ve yeryüzündeki güneş ışınlarını? | TED | كيف يمكن للتلوث، الذي ترونه بشكل خصلات بيضاء من تلوث الكبريتات بأوروبا، كيف يؤثر بحرارة ونسبة الأشعة على سطح الأرض؟ |
Suların kirliliği ortaya çıkan teoriler arasında. | Open Subtitles | تلوّث الماء ظهر على الساحة كواحد من النظريات العديدة |
Bu gece burada gökyüzünden daha fazla yıldız görebilirsiniz, ışık kirliliği sağolsun. | Open Subtitles | عدد النُجوم الموجودين هنا الليلة يفوق تلك التي بوسعك إحصائها في السماء الفضل للتلوث الخفيف |
Zayıf beslenme, su ihtiyacı, iklim değişikliği, ağaçların yok edilmesi, beceri eksikliği, güvensizlik, besin eksikliği, sağlık hizmeti yetersizliği, çevre kirliliği. | TED | سوء التغذية، الحصول على الماء صالح للشرب، تغيّر المناخ، اختفاء الغابات، قلة المهارات، عدم الأمن، قلة الغذاء، قلة الرعاية الصحية، التلوّث. |
Her gün, silahlı saldırılar, eşitsizlik, hava kirliliği, diktatörlük, savaş ve nükleer silahların yayıldığını okuyoruz. | TED | نقرأ كل يوم، عن حوادث إطلاق نار عدم المساواة والتلوث والدكتاتورية والحرب وانتشار الأسلحة النووية. |