Ama bir şekilde arka koltukta oturan 6 yaşındaki çocuğa bir şey olmadı. | Open Subtitles | وبطريقة ما يتم إنقاذ الطفل ذي الست سنوات الذي كان في المقعد الخلفي |
Mesela, ilk otobüste 7 numaralı koltukta oturan kişi 3^7 numaralı odaya gider, yani 2,187 numaralı oda. | TED | لذا فالشخص في المقعد السابع في الحافلة الأولى سيذهب إلى الغرفة رقم 3^7 أو الغرفة رقم 2,187 |
Onunsa elindeki tek şey, bagajındaki resimleri ve arka koltukta oturan kızıydı. | Open Subtitles | كان كُل ما لديها هي لوحاتها في صندوق السيارة، وابنتها في المقعد الخلفي. |
Ön koltukta oturan kadının boynunda kanama vardı. | Open Subtitles | المرأة في المقعد الأمامي كانت تعاني من نزيف بسبب تهتك في العنق |
Arka koltukta oturan bu adam var. | Open Subtitles | كان هناك هذا المتأنق يجلس في المقعد الخلفي |
- İkinci kurban ön koltukta oturan yolcuymuş. Reşit değil. | Open Subtitles | الإصابة الثانية كانت في المقعد الأمامي |
Ön koltukta oturan kimdi? | Open Subtitles | من كانَ جالساً في المقعد الأمامي؟ |
50 numaralı koltukta oturan yolcu. | Open Subtitles | هو كان مسافر في المقعد 15 |
Eve dönüyorduk, arka koltukta oturan ogluma döndügümde, ...siyah bir Escalade'nin bizi takip ettigini farkettim. | Open Subtitles | كنا في طريقنا إلى المنزل بالسيارة فالتفتُ إلى ابني في المقعد الخلفي وعندها لاحظتُ سيارة (إسكاليد) سوداء تتعقبنا |
(Gülme sesleri) Beni arabadan çıkardı, üzerimi aradı, polis arabasının yanına götürdü ancak sabıkam olmadığını teyit ettikten sonra ön koltukta oturan kişinin ikizim olduğunu gösterebildim. | TED | (ضحك) لذا سحبني خارج السيارة وفتشني، واصطحبني إلى سيارة الشرطة، وعندما تحقق من عدم وجود سجل إجرامي لي، كان باستطاعتي أن أريه أن توأمي في المقعد الأمامي. |