| Bu kaçınılmaz, korkunç ama benim gerçekten konuşmak istediğim şey İnsanların öldükten sonra arkalarında bıraktıklarıyla büyüleniyor olmam. | TED | رغم أنه لا مفر منه، رهيب، لكن ما أريد الحديث عنه في الواقع أنا مفتونة بالتركة التي يخلفها الناس بعد موتهم |
| Bu yüzden bu kadın siyasi devrimini nasıl yapacağımızla ilgili biraz düşündüm ve bugün sizinle konuşmak istediğim şey bu. | TED | ولذلك قدمتُ بعض الأفكار عن كيفية بناء هذه الثورة النسائية السياسية وهذا ما أريد الحديث عنه اليوم. |
| Sizinle bugün konuşmak istediğim şey şu özel HÜCRE, veya bir grup hücre, ve bu hepimizde tek tek mevcut. | TED | ما أريد الحديث عنه اليوم هي تلك الخلية المحددة أو مجموعة الخلايا الموجودة بداخل كل منا |
| Aslında konuşmak istediğim şey en önemli duyumuz: görme. | TED | ما أريد التحدث عنه في الواقع هو أحد أهم حواسنا: الرؤية. |
| Sorumlu davranıyordunuz. İşte sizinle bu sabah konuşmak istediğim şey. | Open Subtitles | أنتم تتحملون المسؤلية وهذا ما أريد التحدث إليكم عنه هذا الصباح |
| Seninle konuşmak istediğim şey bu değil. | Open Subtitles | هذا ليس ما أريد التحدث معكِ به |
| konuşmak istediğim şey bu. | TED | هذا ما أريد الحديث عنه |
| Ama konuşmak istediğim şey bu değil. | Open Subtitles | لكن هذا ليس ما أريد التحدث بشأنه |
| Seninle konuşmak istediğim şey... | Open Subtitles | إذن، ما أريد التحدث بشأنه هو |