| Sadece konuşmaktan öte çok daha ciddi şeylere ihtiyacı var. | Open Subtitles | إنه بحاجة لما هو أبعد بكثير من مجرّد التحدث إليه |
| konuşmaktan hoşlandığınız insanlarla tanışırsınız. | TED | وسوف تقابل اشخاصاً ستحب التحدث إليهم .. |
| Daha çok içe dönük biriyseniz ve ana dilinde biriyle konuşmaktan çekiniyorsanız self konuşma yöntemini uygulayabilirsiniz. | TED | إن كنت شخصًا انطوائيًا ولا يمكنك التحدث إلى متحدثي اللغة الأصليين مباشرة، يمكنك استخدام طريقة التحدث الذاتي. |
| konuşmaktan başka birşey yapmadık. Hiç bir netice alamadan bekledim. | Open Subtitles | كل ما فعلناه هو الحديث لقد كنت عقلانيا بدون نتائج |
| Düşmanın tarafındaymış gibi davrandığımızda onları konuşmaktan alıkoymaktan daha hayati bir şey yoktur. | Open Subtitles | عندما تتظاهر بأنك بنفس الجانب كعدوك إنه من المهم جدا منعهم من الحديث |
| Ama annem bu konuda konuşmaktan vazgeçmeyecek. Bu utanç verici. | Open Subtitles | إلا أنها لا تتوقف عن الكلام عن هذا هذا محرج |
| Aslına bakarsanız basitlik hakkında konuşmaktan yoruldum, o yüzden hayatı daha karmaşık hale getirebileceğimi düşündüm, ciddi bir oyun olarak. | TED | لقد تعبت في الحقيقة من التحدث عن البساطة. فخطر لي أن أجعل حياتي أكثر تعقيدا بطريقة جادة |
| Bazı adamlar yapmaktan ziyade konuşmaktan daha büyük zevk alır. | Open Subtitles | يستمد بعض الرجال متعتهم من التحدث أكثر من الفعل |
| Belli şeyleri yapmaktan hoşlanırım, onlardan konuşmaktan değil. | Open Subtitles | أحب أن افعل أشياء معينة وليس التحدث عنها |
| Bu konuda konuşmaktan hoşlanmadığını biliyorum... ama ona ne olduğunu merak etmiyor musun? | Open Subtitles | أعرف أنكي لا تحبي التحدث عن ذلك لكن هل تسائلتي ، ماذا حدث له ؟ |
| Telefonda konuşmaktan hoşlanmıyor. Telefon bağlattırmayacak. | Open Subtitles | هو لا يحبُ التحدث بالهاتف، لذا لن يشتري واحداً |
| Doğrusunu söylemek gerekirse, artık yaşamıyorlar... gerçekten de bu konuda konuşmaktan pek hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | ان أقول لكي الحقيقة انهم لا يعيشون بعد الآن, لذلك لا احب التحدث عن ذلك |
| Kendim hakkında konuşmaktan yoruldum. Hakkında daha fazla şey duymak istiyorum. | Open Subtitles | إنني متعبة من التحدث حولي أريد سماع المزيد عنك |
| Daha ne kadar gerçekten ciddi olan bu konu hakkında konuşmaktan kaçınacağız? | Open Subtitles | إلى متى سنقوم بتجنب الحديث عن هذا الشيء الجدي الذي حصل ؟ |
| Öğrendiğim şey ise bilim insanlarının korktuğuydu, hatta benimle konuşmaktan bile. | TED | ولكن تعلمت بسرعة أن العلماء كانوا متوترين، وحتى خائفين من الحديث معي. |
| Fakat berberde yüksek tansiyonu konuşmaktan daha fazlasını yapabilirsiniz. | TED | لكن يمكنكم القيام بأكثر من مجرد الحديث حول ارتفاع ضغط الدم في صالون الحلاقة. |
| Gergedanları helikopterlerle taşımak, göremediğiniz bir ruhla konuşmaktan çok daha kolay bence, değil mi? | TED | نقل وحيد القرن باستخدام طائرات الهلوكوبتر أعتقد أنه أسهل بكثير من الحديث عن روح لا يمكنك رؤيتها، أليس كذلك؟ |
| Ofis mobilyaları hakkında konuşmaktan daha sıkıcı bir şey yoktur. | Open Subtitles | لا شيء أكثر مللاً من الكلام التافه عن أثاث المكتب |
| Oh... kocaman kötü adamlar konuşmaktan yorulduklarına karar veriyorlar ve sonra... | Open Subtitles | الرجال الكِبار السيئون يُقرِرون أنهم قد تَعِبوا من الكلام ولذلك فَهُم.. |
| şunu söylemeliyim: konuşmayı seven biriyle konuşmaktan hoşlanırım. | Open Subtitles | سأقول لك بصراحة, انا رجل يحب الكلام مع رجل آخر يحب الكلام. |
| Başınıza gelenleri anlattım ve seninle konuşmaktan memnun olacağını söyledi. | Open Subtitles | لقد أخبرتها بما حدث لكِ وقالت بأنّه يسرّها التحدّث معكِ |
| Dediğinin çoğunu anladım. Eğer gerçekten ilgileniyorsan seninle konuşmaktan memnun olurum. | Open Subtitles | فهمت معظم هذا وسأسعد بالتحدث معك لو كنت مهتمة حقا بالأمر |
| Tabii, her neyse, bunun hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | متأكد انا لااشعر بالحب للتكلم عن هذا |
| İnsanı, düzgün bir şekilde konuşmaktan alıkoyan şey, yaşamdaki bu ikilemin farkında olmayışından kaynaklanmaktadır. | Open Subtitles | هنالك ما هو أشبه بقاعدة تمنع المرء من التكلم جيدا إلى أن يرى المرء الحياة بلا تحيز |
| Onlar da seninle konuşmaktan memnun olacaktır ne zaman istersen. | Open Subtitles | (سأتكلم مع (نيويورك سيكونون مسرورين لتكلم معك في اي وقت |
| Afedersin. Seninle konuşmaktan memnunum, ama tuvaletimi yapmalıyım. | Open Subtitles | اعذريني , انا سعيد بالحديث معك ولكن يجب ان اذهب لعمل الحمام الان |