Kafatasına koyduğum o beynin kime ait olduğunu...söyleyebilir misin? | Open Subtitles | هلا أخبرتنى لمن العقل الذي وضعته فى رأسه؟ |
Yani senin için bilerek içine koyduğum beş bin. Seni şanslı küçük kurabiye, seni. | Open Subtitles | وهي ما وضعته لك عن عمد أيتها الصغيرة المحظوظة |
İçine koyduğum dolgunun bir yıl bile dayanmayacağı kesin. | Open Subtitles | أشكّ أن الحشو الذي وضعته سيبقى معها لعام |
Arka tarafa koyduğum mineral taşlarını yalamak için geldikleri kesin. | Open Subtitles | لا شك أن كتلة الملح التى وضعتها فى الخلف أجتذبته. |
Kitabıma koyduğum yüzlerce bilimsel referansı taramaya başladım ve cevabın odanın içinde, yanımda olduğunu fark ettim. | TED | وبدأت في البحث في آلاف المراجع العلمية التي وضعتها بكتابي وأدركت أن الإجابة كانت ماثلة أمامي. |
Ve onu sıradan bir mıknatısın üzerine koyduğum zaman, sadece havada asılı kalır. | TED | و عندما أضعه فوق مغناطيسٍ عاديٍّ، يبقى معلقاً في الهواء. |
En önem verdiğim eşyaları koyduğum yer. | Open Subtitles | المكان الذى كنت أضع فيه كل ما يهمنى بشدة |
Aklıma koyduğum bir şeyi ertelemek için bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | انا لا ارى سببا للتاخير في شي وضعته براسي. |
Tabii şimdi ortaya koyduğum prototiple birlikte tarz filan kalmayacak. | Open Subtitles | بإستثناء النموذج الذي وضعته على متنها يمنع التوقيع. |
Endişelendiğim için kullan-at telefonuna acil durumlar için koyduğum bir takip uygulamasını izlemeye çalıştım. | Open Subtitles | لقد قلقت، لذا حاولت تتبع تطبيق المتعقب الذي وضعته بهاتفه بالحالات الطارئة |
- Köşeleri biraz pürüzlü oldu ama içine koyduğum şeyi çok beğeneceğini umuyorum. | Open Subtitles | أنه خشن الأطراف قليلاً لكني أتمنى أن تحبي ما وضعته بداخله |
Tamam, şimdi, oraya üst üste koyduğum şeyler Zaten orada olanlardan biraz daha serin, | Open Subtitles | حسناً، ما وضعته في الأعلى أبرد قليلاً من الماء الأصلي |
Haftalarca dolabımı kullanamadım çünkü kilitteki sürgü köşedeki evsiz adam gözleriyle bana bakıp yalnızca görmeyi hakeden birisi olduğuna dair bir ifade aradığında dudaklarıma koyduğum kilidi hatırlattı. | TED | لم أستطع استعمال خزانتي لأسابيع لأن لسان القفل ذكرني بالقفل الذي وضعته على شفتيّ حين نظر لي المشرد في الشارع بعينين تبحث فقط عن تأكيد أنه يستحق النظر إليه. |
Ben koyduğum için o odadaydı. | Open Subtitles | كان في الغرفة لأني وضعته هناك. |
Telsiz teleskop cebime koyduğum dijital kamera. | TED | أما التلسكوب اللاسلكي كان كاميرا رقمية وضعتها في جيبي. |
koyduğum her kuralı yıkabileceğine nasıl oldu da inandın? | Open Subtitles | أريد أن أعرف لما تشعر بأن لا بأس, أن تتخطى كل الحدود التي وضعتها |
Ayrıca arabalarınız üstüne koyduğum devasa fiyonkları kabul edin. | Open Subtitles | أستمتعوا بالأشرطة التي وضعتها على سيارتكم |
Yanına koyduğum çantayı eve götüreceksin. | Open Subtitles | الحقيبة التي وضعتها أسفل قدميك، سوف تأخذها برفقتك إلى بيتك. |
Bugünkü burç yorumuma göre kafama koyduğum şeyi yapacakmışım. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أن برجي اليوم يقول أنني أستطيع تحقيق أي شيء أضعه في ذهني |
Aksesuarlarımı koyduğum kalp şeklindeki kutunun içinde. | Open Subtitles | ستجديه في الصندوق الذي أضع فيه زينتي |
Hayatımı ellerine koyduğum ilk sefer olmaz herhalde. | Open Subtitles | أظن أنها ليست المرة الأولى التي وضعت فيها حياتي بين يديك |
- koyduğum eşcinselleri. | Open Subtitles | إسحاقيات لعينات |