Gerçekte, müstakbel kocasına kulübede katılıp katılmamaya kadın karar veriyor. | Open Subtitles | المرأة تقرر ما إذا كانت ستتبع زوجها المستقبلي في الكوخ |
Diyelim ki kazanın olduğu gün o kulübede sevgilinizle beraber değildiniz. | Open Subtitles | افترض أنك لم تبقى في الكوخ مع حبيبتك في يوم الحادث |
Geldiğin zaman kalmak için kendimize ufak bir kulübede bulabilirim. | Open Subtitles | من المكان الذي أتيت منه. ربما أجد لنا كوخ صغير. |
Olamaz, korku filmi resmen. Manyağın tekiyle kulübede kapana kısıldık. | Open Subtitles | إنه كفيلم رعب، إننا محاصرون في كوخ مع شخص مخبول |
O kulübede Jorge'ye daima bağırırdı. | Open Subtitles | كانت دائماً تصيح في هورهي في تلك السقيفة |
Çünkü kulübede yaşayan adamın, bizi öldürmeye çalışanlarla nasıl başa çıkacağımızı söyleyeceğini umuyorum. | Open Subtitles | لأن الرجل الذي يسكن بالكوخ يستطيع إخبارنا ماذا نفعل حيال من يريدون قتلنا |
Beni o kulübede bırakıp gitmesi benim için yaptığı en güzel şeydi galiba. | Open Subtitles | ترك ذلك الكوخ لي كان على الأرجح الشيء الوحيد الجيد الذي فعله لي |
"Bütün akşam kulübede olacağım ve kapıyı senin için açık bırakacağım." | Open Subtitles | سأكون فى الكوخ طوال الليل وسأترك الباب مفتوحاً لك |
Onunla benim kulübede geçirdiğimiz güzel zamanları unutmamışsındır eminim. | Open Subtitles | بالطبع لم تنسى الأوقات الجميلة التى كنا نقضيها فى الكوخ |
"Bütün akşam kulübede olacağım ve kapıyı senin için açık bırakacağım." | Open Subtitles | سأكون فى الكوخ طوال الليل وسأترك الباب مفتوحاً لك |
Onunla benim kulübede geçirdiğimiz güzel zamanları unutmamışsındır eminim. | Open Subtitles | بالطبع لم تنسى الأوقات الجميلة التى كنا نقضيها فى الكوخ |
Geceyi şu kulübede geçirmek kadar kötü olmayacağı açık. | Open Subtitles | بالتأكيد،أنه لا يمكن أن يكون سيء كما قضاء ليلة في ذلك الكوخ |
Ve gece eve gittiklerinde, elektriği olmayan bir kulübede geniş bant bağlantıları var. | TED | ويذهبون إلى بيوتهم في الليل. لديهم اتصال واسع النطاق في كوخ ليس فيه كهرباء. |
Çocukluğumu o küçük tepenin yanındaki kulübede geçirdim. | Open Subtitles | منذ أن كنت طفلاً وأقيم في كوخ بالقرب من ركام المعادن |
Bir kulübede yaşadı hatta adaklar adadı, öyle bir ülkede kadınlar ne yaparsa yaptı. | Open Subtitles | عاشت فى كوخ ،بل و أخذت الوعود أو أى شئ يمكن لإمرأة أن تفعله |
Söyle ona, Bony Ridge'deki kulübede beklesin... ta ki yargιç beklemekten yorulana dek. | Open Subtitles | اخبره ان يختبئ مؤقتا في كوخ بوني حتى يمل القاضي من الأنتظار |
Herhâlde bu malikanelerin ortasında bir kulübede yaşıyorlardır. | Open Subtitles | من المحتمل بأنهم يقطنون في كوخ بين كل هذه القصور |
Carter'ın kulübede bulduğu formül ne oldu? | Open Subtitles | وماذا بشأن التركيبة التي وجدها كارتر داخل السقيفة |
Yarası göründüğü kadar derin değilmiş. Birkaç ağrı kesici verdim, kulübede uyuyor şimdi. | Open Subtitles | جروحه لم تكن غائرة كما بدى لنا، وقد أعطيته مُسكناً، وهو الآن نائم بالكوخ. |
Ona bakabilmem için kulübede kalması gerekli. | Open Subtitles | عندما كانت الكلاب هى التى تجر الرجال يجب أن يكون فى الكابينة حتى أستطيع ان أعتنى به |
Seni kulübede bunla bırakacağım. | Open Subtitles | حصلت عليك في المقصورة لوحدكِ مع هذا الشيء كيف السرير؟ |
Hikayeye göre, on iki çocuğu varmış ve onları buraya çok uzak olmayan, küçük tahta bir kulübede büyütmüş. | Open Subtitles | الرواية تحكي بأن لديها 12 طفلاً تربيهم بالغابة بكوخ صغير غير بعيداً منـا |
Ama babaları ölmeden önce Trapingus Koyu'nun kenarındaki bir kulübede yaşıyorlarmış. | Open Subtitles | لكن قبل أن يموت والدهم عاشوا في مقصورة خارج خليج ترابيجوس |
Meksika doğumlu santrafor kulübede oturma tehlikesiyle karşı karşıya... | Open Subtitles | المهاجم المكسيكي المولد يخاطر بجلوسه على دكة البدلاء |
Pyramid Creek'te yolun kenarında yer alan ufak bir kulübede buluşmayı kararlaştırmıştık. | Open Subtitles | رتبنا ان نتقابل فى كابينه صغيره قباله الطريق السريع على جدول الهرم |
Sekiz ay sonra, bir kulübede, silahını temizlerken ölüyor. | Open Subtitles | بعد ثمان اشهر من هذا, ذهب الي كابينة, في مكان مقطوع, ومات وهوة ينظف سلاحه. |
Ben de burada kalayım kimsenin gelmediği bu kulübede. | Open Subtitles | سألزم مكاني في الكشك الذي لايزوره أحد. |
kulübede önemli hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | نعم، حسنا، لم يكن هناك شيء من القيمة في سقيفة الحديقة، |
- Oh, tabii ki gidiyorsun. - Bir kaç gün kulübede kalman gerekeceğinin farkındasın değil mi? | Open Subtitles | بالطبع ستذهب هل تستوعبين انكً ستبقين في الكبينة |
Bir kulübede adam varmış ve çatısında bir delik varmış ve yağmur yağıyormuş. | Open Subtitles | كان يوجد شخص لديه كابينه وكان فى سقف الكابينه ثقب وكان الجو يمطر |