Eve gelirsin, o küçük kuyruklarını sallarlar. Seni gördüklerine mutlu olurlar. | Open Subtitles | تجدهم يهزّون ذيولهم لسعادتهم برؤيتك عند عودتك |
Tembellik eder, uyur, kuyruklarını kovalayıp, ayakkabıları çiğnerler. | Open Subtitles | يتقلبون , ينامون , يلاحقون ذيولهم يلاحقون الأحذية , ولا يحتاجون لمعلم |
kuyruklarını seyrekçe çarparak ve suyun enerjisini kullanarak kendilerini ileriye doğru atmayı başarırlar. | Open Subtitles | بضرب ذيولهم بالكاد، فيتمكّنون من دفع أنفسهم للأمام باستخدام قوّة المياة |
Istakoz kuyruklarını getirdiler ve ben seninkileri de yemek istiyorum. | Open Subtitles | لأنهم وضعوا ذيول سرطان البحر وأريد أن آكل الخاصة بك |
kuyruklarını taramak için kullandığım küçük tarakları da kaldır. | Open Subtitles | جانب الفرشاة الصغيرة ، التي أستخدمها لتمشيط ذيولها |
Ay çıkınca ve kuyruklarını görünce artık seni takip etmeyeceğim. | Open Subtitles | بعد ان يظهر القمر و ارى ذيولك لن اقوم بمتابعتك بعد ذالك |
- Kendi kuyruklarını kovalayan polislerin meselesi. - Buna kızıyorum! | Open Subtitles | انها مسألة ان البوليس يطارد ذيله أنا مستاء من قولك |
Küçük çocukları köpek yavrularının kuyruklarını ve büyük, şişman salyangozları yer. | Open Subtitles | إنه يأكل الفتيان الصغار وذيول كلاب الجرو والحلزونات السمينة الكبيرة |
Yağlanmış ve kokan kuyruklarını dişiyi ikna etmek için ona doğru yavaşça sallıyorlar. | Open Subtitles | أشبعوا ذيولهم بالرائحة ثم يلوحونهم باتجاهها في محاولة لإقناعها للتزاوج. |
kuyruklarını örerek, toynaklarını temizleyerek ve menilerini almak için yapay yolla onları uyararak büyüdük. | Open Subtitles | نقوم بتضفير ذيولهم ، تنظيف حوافرهم و تحفيزهم بشكل صناعياً لـ نجمع نسلهم |
kuyruklarını yüzeyin üzerine kaldırmaları aşağıya doğru ilerleyip muazzam kril ve ringa sürülerine ulaşmaları için gereken hareketi sağlıyor. | Open Subtitles | رفع ذيولهم فوق السطح يمنحهم ببساطة عزم نزولٍ كافٍ لبلوغ أسراب القريدس وأسماك الرنكة بالأسفل |
Mükemmel bir hizada yüzüp kuyruklarını aynı anda sallayarak buzu kıran bir dalga oluşturuyorlar. | Open Subtitles | ،سابحين في تشكيل مثالي يلطمون ذيولهم في انسجام ويخلقون موجة تصدع الجليد |
kuyruklarını yüzeyin üzerine kaldırmaları aşağıya doğru ilerleyip muazzam kril ve ringa sürülerine ulaşmaları için gereken hareketi sağlıyor. | Open Subtitles | رفع ذيولهم فوق السطح يمنحهم ببساطة عزم نزولٍ كافٍ لبلوغ أسراب القريدس وأسماك الرنكة بالأسفل |
Mükemmel bir hizada yüzüp kuyruklarını aynı anda sallayarak buzu kıran bir dalga oluşturuyorlar. | Open Subtitles | ،سابحين في تشكيل مثالي يلطمون ذيولهم في انسجام ويخلقون موجة تصدع الجليد |
Böylece mutasyon geçirip kuyruk boylarını azaltarak karadaki yaşamda daha başarılı olmaya başladılar. Böylece, sonraki nesle kısa kuyruklarını aktaracak kadar uzun yaşayabildiler. | TED | فأصبح الأفراد الذين تغيرت ذيولهم لتصبح أقصر أكثر تأقلمًا مع العيش على اليابسة، قادرون على النجاة لوقتٍ كافٍ ليمرروا ذيولهم القصيرة إلى الجيل التالي. |
Birbirimizin kuyruklarını kopartıp kızartabiliriz, geri büyürler. | Open Subtitles | كما أنه يمكننا أن نقطع ذيول بعضنا البعض ونقوم بشيها |
Danimarka'da domuzlar birbirini ısırmasın diye yavruyken kuyruklarını keseriz. | Open Subtitles | نحن نقص ذيول الخنازير كي لايعض بعضها بعض |
Laboratuvar farelerimizin kuyruklarının yeniden çıkacağını mı merak ettik kuyruklarını kesip göreceğiz. | Open Subtitles | إن أردنا معرفة ما إذا كانت ذيول الفئران المخبرية ستنمو مجدداً فسنقوم ببترها ونرى إن كانت ستنمو |
Fareler korktular ve oraya buraya kaçışırken kuyruklarını doladılar. | Open Subtitles | شعرت الفئران بالفزع وزحف كل منها على جسد الآخر فاشتبكت ذيولها وانعقدت. |
Köpekler öldükten saatler sonra bile kuyruklarını sallarlar. | Open Subtitles | الكلاب تهزّ ذيولها لساعات بعد الموت. |
Ay çıktı, bana kuyruklarını göster! | Open Subtitles | القمر ظاهر أريني ذيولك |
Polis, Kira'dan o kadar korktu ki kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırıp kaçtılar. | Open Subtitles | هل تقول بأن قسم الشرطة يدس ذيله بين ساقيه خوفاً من قدرة كيرا؟ |
Hayır, beş denizkızı. Turuncu, yeşil kuyruklarını sallayıp duruyorlarmış. | Open Subtitles | لا,بالخمس حوريات بحر,مع عيون خضراء وذيول برتقالية |