İşte haritayı yapan Mark Graham Oksford İnternet Enstitüsünün alt sokağındadır. | TED | إليكم خريطة أعدها مارك قراهام والذي يعمل في معهد أكسفورد للإنترنت. |
20 Mark, 40 Mark, 80 Mark. Bir hafta içinde 500'ü bulacağım. | Open Subtitles | 20مارك، 40 مارك، 80 مارك في غضون أسبوع سأحصل على 500 مارك |
Evet, ama sorun değil Ross gittikten sonra Mark geldi. | Open Subtitles | نعم و لكنه جيد لانه عندما تركت روس جاء مارك |
Ve dizgicilik hakkında herşeyi bilen Mark Twain bu makineye gerçekten aşık olmuştu. | TED | ومارك توين .. والذي كان يعلم كل شي عن الطباعة كان مهووساً بهذه الآلة |
Cenaze yarın saat altıda, ve eğer gelirseniz bunun anlamı Mark için çok büyük olurdu. | Open Subtitles | الجنازة ،في يوم الغد فالساعة السادسة وأعلم أن حضوركم سيعني الكثير لمارك |
Ve bu da Dr. Mark Sloan, estetik cerrahi şefi. Erica Hahn. | Open Subtitles | و هذا هو الطبيب (مارك سلون) , رئيس جراحة التجميل (إيريكا هان) |
Mark dört kişi dedi. Sen de birini düşünmeye başlamalısın. | Open Subtitles | حسناً مارك قال أربع تذاكر لذا يجب أن تصطحبي أحد |
Yani yarından itibaren, Mark Johnson veya John Markson olacağım. | Open Subtitles | لذا غداً، أنا سَأَكُونُ أمّا مارك جونسن أَو جون ماركسون |
Ve Mark adında bir çocuğu öpmek zorunda kaldım. Hem de dudaklarından. | Open Subtitles | وكان لا بدّ أن أقبّل هذا الرجل الذي يُدعي مارك علي شفتيه. |
Ve Mark adında bir çocuğu öpmek zorunda kaldım. Hem de dudaklarından. | Open Subtitles | وكان لا بدّ أن أقبّل هذا الرجل الذي يُدعي مارك علي شفتيه. |
- Korkuluğu sen yapıyorsun, Mark. - Onu boş verelim, akşamdan kalmayım. | Open Subtitles | ـ عليك بغسل الصحون يا مارك ـ دهك من ذلك الآن .. |
Hastane kayıtları Mark Gregory'nin 10 yaşında omurgasını çatlattığını gösteriyor. | Open Subtitles | ان مارك غريغوري كسر فقرة عندما كان بعمر 10 سنوات |
Soylu üçlü yönetimimiz, saygıdeğer Mark Antony'nin şehirden ani ayrılışını ilan eder. | Open Subtitles | حكومتنا الثلاثيه النبيلة تُعلنُ المغادرة الفورية للمبجل مارك انتوني من هذه المدينه. |
Mark Antony, senin gibi oğlanları kahvaltıda çerez niyetine becerir. | Open Subtitles | مارك أنتوني يتناول اطفال تافهين مثلك على سبيل الوجبات الخفيفه |
Arthur Tins, Mark Rawls'ın 10 yaşındaki oğlunu öldürdüğünü itiraf ediyor... | Open Subtitles | حينها يعترف آرثر تينز بقتل ابن مارك رولز ذو العشرة اعوام |
İranlıların çoğunluğu yıllık kazançları 100 Mark'ı aşmayan fakir köylülerdir. | Open Subtitles | فمعظم الفرس فلاحون، وأجورهم تقل عن مائة مارك في العام |
Bu çok güzel, Mark. Bu, söylediğin her şeyi doğruluyor. | Open Subtitles | هذا رائع يا مارك هذا يؤكد كل ما كنت تقوله |
- Mark, iptal edip duramazsın. - Bakın, iki hayat yaşayamam. | Open Subtitles | مارك لا يمكنك ان تستمر بالالغاء لا يمكنني ان اعيش حياتين |
Tokyo'daki işi bağlarsan sen ve Mark düze çıkacaksınız. | Open Subtitles | أنت قلت , إذا انتهيت من هذا الاتفاق في طوكيو , ستبقى انت ومارك |
Ya da bizim gibi iyi kalpli insanlarla konuşabilirsin. Yani ben ve Mark ile. | Open Subtitles | أو يمكنك التحدث مع أثنين من أصحاب القلوب البيضاء مثلي أنا ومارك |
Seni hapse geri götüreceğime dair, Mark Rawls'a söz verdim, Arthur. | Open Subtitles | قطعت وعدا لمارك رولز ان اعيدك للسجن يا ارثر |
Mark Sloan, şef cerrah. Ağzımda garip bir tad bırakıyor. | Open Subtitles | مارك سلون) , رئيس الجرّاحين) هذا يجعلني أتقيأ في فمي |