"meselesidir" - Translation from Turkish to Arabic

    • مسألة
        
    • مسأله
        
    • مسئلة
        
    Bazı hastalar için bu 100 gün ölüm kalım meselesidir. TED بالنسبة لبعض المرضى، هذه المئة يوم مسألة حياة أو موت.
    Hareket kabiliyeti, diğer birçok gelişmekte olan ülke sorunları gibi, para veya teknoloji meselesinden çok fazlasıdır, bir eşitlik, adalet meselesidir. TED التنقل، مثل معظم المشاكل الأخرى في البلدان النامية، أكثر من كونها مسألة مال أو تكنولوجيا، هي مسألة مساواة وإنصاف.
    Günümüzde bir binanın bir 1,6 kilometre daha yükselmesi belki de an meselesidir. TED هي إذن مسألة وقت فقط قبل تشييد تلك البناية التي بعلو الميل.
    Şimdi, deneyim için çok ya da az doğal veya yapay uyaranlar olabilir, fakat böyle bile olsa bu derece meselesidir, tür değil. TED الآن، قد يكون هناك محفزات أكثر أو أقل طبيعية أو إصطناعية للتجربة، لكن حتى ذلك مسألة مقدار، وليس نوع.
    Programı bulduğumuza göre, kapatmamız an meselesidir. Open Subtitles حَسناً، الآن بما أنّنا ميّزنَا البرنامجَ يجب أن تكون مسأله سهله لإغلاقه
    Bu yüzden baktığımız her şey, büyük ya da küçük, maddi ya da manevi, yaşam bir seçim meselesidir. TED إذاً أينما نوجه نظرنا في الأشياء الكبيرة أو الصغيرة، في الأمور المادية أم العملية، الحياة مسألة اختيار.
    Şimdiye dek Nanga Parbat'ın fethi ulusal bir saplantıdır Almanların gurur meselesidir. Open Subtitles الأن غزو ننجا بربات هو هاجس قومى مسألة فخرِ ألمانيِ.
    Eğer yakın zamanda bir şeyler almasını sağlayamazsak, kan basıncının patlaması bir an meselesidir. Open Subtitles إذا لم يأخذ شيئاً في القريب العاجل انها فقط مسألة وقت قبل أن يرتفع ضغط الدم
    Eğer bu kiralık katil bir iblis tarafından tutulduysa P. Halliwell'in hâlâ hayatta olduğunu öğrenmesi ve başka birini göndermesi an meselesidir. Open Subtitles فهي مسألة وقت فحسب حتى يكتشف بأنّ، ب. هالوويل
    Bütün kapılar ve camlar açık olduğuna göre gitmeleri an meselesidir. Open Subtitles ويكون كل شباك وباب مفتوحاً على مصراعيه في المنزل إنها مسألة وقت فقط
    Anlaşmamız hafta sonuna kadardı. Bu bir nezaket meselesidir, Albay. Open Subtitles لقد اتفقنا على نهاية الاسبوع انها مسألة مراعاة للظروف
    yüksek generalin beni arayıp Michael Jennings'in iş birliği ulusal güvenlik meselesidir demesidir. Open Subtitles المدعي العام يدعوني ويقول تعاون مايكل جينينجس مسألة أمن قومي
    Onlar cadı cinayetleri, bu yüzden gerçekten sadece bir zaman meselesidir biliyorum. Open Subtitles إنهن يعرفون بموضوع قتل الساحرات لذا إنه فقط مسألة وقت
    Bu belgenin içindekiler bir milli güvenlik meselesidir. Open Subtitles محتويات هذا المستند هي مسألة أمن قوميّ..
    Bir gümrük yetkilisinin dikkatini çekmesi an meselesidir. Open Subtitles إنها فقط مسألة وقت قبل أن تلفت أنظار مسؤولين الجمارك
    Geri kalanları teşhis etmeleri an meselesidir çocuklar. Open Subtitles يجب الافتراض بأنها مسألة وقت قبل أن يتعرفوا على بقيتنا
    Bedelini almanın bir yolunu bulmaları an meselesidir diye düşündüm. Open Subtitles توقّعت أن مسألة وقتٍ فقط حتى يجدوا طريقة ليحصلوا على ما يريدونه
    Bu seviyenin kontrolünü geri almamız an meselesidir. Open Subtitles إنها فقط مسألة وقت قبل أن نستعيد السيطرة على هذا الطابق
    ilk ve gerçek Dünya benzeri bir gezegenin bulunması sadece an meselesidir. Open Subtitles جميعهم يعتقدون أنها فقط مسألة وقت قبل أن نجد أول كوكب شبيه حقًا بالأرض
    Yani, Sığınak'taki tüm anormallerin hastalanması artık an meselesidir, bende dâhil. Open Subtitles إذاً إنها مسألة وقت فقط قبل أن تصاب كل الطفرات في الملجأ بالمرض من ضمنهم أنا
    Khan'ın muhtemel bir saldırıyla ilgili bildiklerini bulmak ulusal güvenlik meselesidir. Open Subtitles انها مسأله أمن قومى أن نكتشف ما يعلمه خان بشأن هجمه حيويه
    Melezlerin onlara erişmesi de an meselesidir. Open Subtitles وانها مسئلة وقت قبل ان يصل اليهم المهجنين.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more