Bu demek ki yakıt zincirindeki molekülleri inceleyerek istediğimiz şekilde optimize edebiliriz. | TED | معنى هذا أنه بإمكاننا هندسة الجزيئات في سلسلة الوقود ونحسنهم قدر المستطاع. |
Ama sıvılarda, yavaş yavaş hareket edebilir, birbirlerine tutanabilir, ve zincir haline gelip molekülleri oluşturabilirler. | TED | في السّوائل، يمكنها أن تجول و تضُمّ بعضها البعض فترتبط لتشكّل الجزيئات. |
Bu tip büyük molekülleri yaşam içerecek şekilde nasıl kararlı hale getirirsiniz? | TED | كيف يمكن إضفاء شيءٍ من الإستقرار على تلك الجزيئات الضخمة التّي تبدو عليها الحيوية؟ |
Özel genetik sıralamaları bakteriye yerleştirerek, kanserin büyümesini bozan hücreleri de buna dahil ederek farklı molekülleri sentezlemek için bakteriler görevlendirilir. | TED | عن طريق إدخال تسلسل جيني معين داخل البكتيريا، يمكن توجيهها لاصطناع جزيئات مختلفة بما في ذلك تلك التي تعطل نمو السرطان. |
Şimdi bazen nörobilimciler nöronların tüm hücre yerine bireysel moleküler bileşenleri, molekülleri tanımlaması gerekir. | TED | في بعض الأحيان يحتاج علماء الأعصاب لتحديد مكوّنات جزيئيه فرديّه من العصبون، جزيئات بدلاً من الخلية بأكملها |
Ve sadece birkaç ay önce laboratuarımda, bu çok benzer molekülleri alıp onlarla hücre yapabilir hale geldik. | TED | ومنذ بضعة أشهر فحسب فى مختبرى، تمكنا من أخذ تلك الجزيئات نفسها وصناعة خلايا منها. |
Eğer bir şekilde bu molekülleri, birbirleriyle konuşmaları ve rekabet için doğru şekli almaları için cesaretlendirebilirsek bölünecek ve rekabet edecek hücreleri oluşturmaya başlayacaklar. | TED | لو أننا استطعنا بطريقة ما تحفيز تلك الجزيئات لتتواصل فيما بينها وتكون الأشكال الصحيحة وتتنافس فيما بينها، فستبدأ بتكوين خلايا تتكاثر وتتنافس فيما بينها. |
Bu epinefrini fabrikada ham petrolden elde ettiğimiz daha küçük molekülleri birbirine bağlayarak yaptık. | TED | نحن نصنع هذا الإبينفرين في مصنع بواسطة خياطة الجزيئات الأصغر التي تأتي غالبًا من البترول. |
Doğanın molekülleri her yerde. Petrol dediğimiz, ayrışıp siyah karışımlara dönüşen moleküller de buna dâhil. | TED | الجزيئات الطبيعية موجودة في كل مكان، بما في ذلك الجزيئات التي تحللت إلى هذا المزيج الأسود الذي يدعى بترول. |
Büyük maymunların koltuk altları salgı bezleriyle kaplıdır. Bunlar sürekli olarak muazzam ölçülerde koku molekülleri üretirler. | TED | القردة العليا لديها هذان الإبطان مليئان بالغدد الإفرازية تنتج الروائح في كل وقت، أعداد هائلة من الجزيئات. |
Bu teknoloji aslında öyle güçlü ki bu molekülleri parmak izi üzerinde görebiliyoruz. | TED | في الواقع هذه التكنولوجيا قوية للغاية بحيث أننا يمكننا أن نرى هذه الجزيئات على البصمة. |
Bunu, kanımızda serbestçe dolaşan ve mikroRNA denilen bir takım çok küçük molekülleri tespit ederek yapıyoruz. | TED | وذلك بالكشف عن مجموعة من الجزيئات الصغيرة التي تدور بكل حرية مع الدم والمسماة بالميكرو رنا. |
O kuram, yaşamın tüm küçük molekülleri ürettiğiydi, birçok molekülü. | TED | وهذه النظرية هي أن الحياة تنتج كل الجزيئات الصغيرة وكذا العديد من الجزيئات |
Kimya, bu büyük molekülleri yapmamıza izin verecek miydi? Bunu daha önce denememiştik. | TED | هل ستسمح الكيمياء بصنع هذه الجزيئات الكبيرة حقاً التي لم نتوصل إليها بتاتاً من قبل؟ |
Organik kimyacılar molekülleri, çok karmaşık molekülleri, büyük bir molekülü, küçük moleküllere ayırarak ve tersine mühendislikle şekillendirirler. | TED | جعلت الكيمياء العضوية الجزيئات، معقدًة للغاية، وذلك بواسطة تقسيم الجزيء الكبير إلى جزيئات صغيرة والهندسة العكسية. |
Yeni cilalanmış bir arabada su molekülleri yaklaşık 90 dereceye kadar çöküyor. | TED | سيارة مشمعة، تنخفض جزيئات الماء إلى حوالي 90 درجة. |
Bunlar eski ve basit moleküller ama bu molekülleri yüzünüzün önündeki iki küçük deliğe çekerseniz, aklınızda açıkça bir gül etkisi yaratacak. | TED | إنها مجرد جزيئات عادية، لكن إذا شمها أحدكم عن طريق عضو الشم على وجوهكم، سيرسم في أذهانكم انطباع على أنها وردة. |
Şişeyi açtığımda alkol molekülleri havaya karışır ve bunun sebebi alkolün oldukça uçucu bir yapıya sahip olmasıdır. | TED | حتى عندما أقوم بفتح الزجاجة، جزيئات الكحول وسوف تنتشر في الهواء، وذلك لأن الكحول مادة متقلبة للغاية. |
Gaz molekülleri sıcak taraftan sekiyor ve... sekerken biraz hızlanıyorlar çünkü yüzey sıcak. | TED | جزيئات الغاز التي ترتد عن الوجه الدافىء ترتد بعيدا مع سرعة زائدة لأنها دافئة. |
Şimdi ilk kez çalışmamız gösteriyor ki belki de yaşamın molekülleri o kadar özel değil. | TED | والآن ولأوّل مرّة، فإن عملنا يقترح أنّه وربما فإن جزيئات الحياة ليست مميزة لهذه الدرجة. |
Yani daha hızlı, daha iyi, daha ucuz olmalarını sağlayan bir molekülleri var. | Open Subtitles | يعني أن لديهم جزيء يجعلهم أسرع وأفضل وأرخص حسناً، لماذا لا يحصل الجميع |