Birinin mutluluğunun bir başkasına bağlı olması cezbedici olabilir fakat her zaman mümkün değildir. | Open Subtitles | في النهاية، انه امر ساحر ان تفكر ان سعادة انسان تعتمد على شخص واحد لكن ذلك ليس دائماً ممكناً. يجب أن نتقبل |
Şimdi, elli yıl sonra öğrendim ki başka birinin mutluluğunun bir parçasıymışım. | Open Subtitles | ،والآن ، وبعد خمسين عاما اكتشفتُ أني كنت جزء من سعادة شخص آخر |
Poonam'ın mutluluğunun hatrına... bırak o mutlu ayrılsın annesinin ona dualarıyla. | Open Subtitles | من أجل سعادة بونام دعيها تذهب وهي تشعر بأن أمها كانت سعيدة من أجلها |
Evet. Ona senin mutluluğunun önüne geçtiğini söyledim. | Open Subtitles | أجل, لقد أخبرته , أنه يقف في طريق سعادتك |
Madem başımıza kaldın, takımın mutluluğunun kendininkinden daha önemli olduğunu kafana sokmalısın. | Open Subtitles | إذا كنا تثاقلنا عليكِ فعليك أن تعلمين بأن سعادة الفريق أكثر أهمية من سعادتك |
Burdan bakınca senin mutluluğunun sonucu bu ailenin yokolmasıymış gibi görünüyor. | Open Subtitles | من مكانى هنا انا ارى سعادتك سوف تأتى وتدمر عائلته |
mutluluğunun anahtarını bir başkasına verirsen sıçtın demektir. | Open Subtitles | واذا جعلت شخصا يتحكم بسعادتك فأنت في مشكلة كبيرة |
Başkasının mutluluğunun anahtarının seninkiyle aynı olmak zorunda olmaması gibi. | Open Subtitles | مثل أن مفاتيح سعادة أحدهم ليست ضرورياً بأن تكون نفس ماتملك |
O motosikleti ne zaman çalıştırsan "Kendi bencil zevklerimi Kerry'nin mutluluğunun önüne koydum" diye düşüneceksin. | Open Subtitles | هل تدرك بأن كل مرة ستدير فيها الدراجة كل ما ستفكر فيه هو أنا أضع سعادتي الأنانية في مقدمة سعادة كيري ؟ |
Araştırmalar, çocuk sahibi olan ebeveynlerin mutluluğunun 1972'den beri değişmediğini ama çocuk sahibi olmayanların mutluluğun azaldığını gösteriyor. | Open Subtitles | ليس كذلك , الدراسات تظهر أن سعادة الأهل بقيت في دراسة حتى عام 1972 بينما سعادة الغير متزوجين أبعدت من الدراسة |
Diğerlerinin mutluluğunun peşinden koşarken unuttuğunuz o tatlı ev hayatı. | Open Subtitles | متع الحياة المنزلية التي تخليت عنها لأجل سعادة الآخرين |
Evet, ama tüm bunların önemsiz olduğunu düşündüğünden değil, ...oğlunun mutluluğunun daha önemli olduğunu düşündüğünden. | Open Subtitles | نعم, ولكن ليس لأنها تعتقد أن الأمر كله غير مهم بل لأنها تضع سعادة ابنها قبل باقي الأمور |
izin verin açıklayayım. Araştırmacılar, ne çocukluk mutluluğunun belgeli özbildirimine bakıyor, ne de eski günlükleri inceliyorlardı. Veriler tamamiyle insanların | TED | ودعوني أُوضح لكم الباحثون لم يكونوا ينظرون في تقرير شخصي موثق عن سعادة الطفولة ولا يدرسون ايضاً الصحف القديمة البيانات تستند تماماً |
Çok üzgünüm. -Biliyorum. Senin mutluluğunun benim için ne kadar önemli olduğunu sana kanıtlamak için evden taşınıp otele yerleştim. | Open Subtitles | آنا آسف جداً أعرف ولأريكِ بأنه لا شيئ يعنيني أكثر من سعادتك |
mutluluğunun önünde duran tek şey sensin. | Open Subtitles | الوحيد الذي يقف عقبة في طريق سعادتك هو أنتِ |
Tekrar mutluluğunun önünde durmak istemiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أريد أن أقف في طريق سعادتك مرة أخرى |
Bütün mutluluğunun yalan olduğunu bilmenin nasıl olduğunu bilir misin? | Open Subtitles | أتعرفين طعم الإحساس حين تدركين أنّ كلّ سعادتك كذبة؟ |
mutluluğunun önüne kim geçerse geçsin gazabımla karşılaşır. | Open Subtitles | من يقف في وجه سعادتك سيقابل غضبي |
mutluluğunun kontrolünü eline al. | Open Subtitles | وتتحكمي بسعادتك |