| Kafa olmanın keşfedilmesinin nedeni o resmi takvim zaten. | Open Subtitles | هذا التقويم هو السبب بالذات اخترعوا الحصول على ارتفاع. |
| Oynamamak istemenin nedeni o muydu? | Open Subtitles | هل هو السبب في أنك لم تريد أن تلعب؟ |
| İşte savaşın nedeni o dur. Savaşda ki erkeklerin kardeşliği budur. | Open Subtitles | هذا هو سبب المعركة، إنّه إخاء الرجال والأسلحة. |
| Bu departmana getirilmemin tüm nedeni o değil miydi? | Open Subtitles | ألم يكن هذا هو سبب إحضاري إلى هذا القسم؟ |
| Benim en iyi arkadaşım ve buranın batmamasının belki de tek nedeni o. | Open Subtitles | إنّها صديقتي المُفربة ، و ربما هي السبب الوحيد لعدم إنهيار هذا المكان. |
| Demek istediğim nefes alamamasının nedeni o sıvı 1 litre su herhangi bir değişiklik sağlamayacaktır | Open Subtitles | أعني, السوائل هي سبب عدم قدرتها على التنفُّس لتر واحد من السوائل لن يسبب أي فرق |
| nedeni o değildi, ama arka stop farları yanmıyor. | Open Subtitles | إنّه السبب أنّك لم تكن، لكن الأنوار الخلفية لا تعمل |
| Kolaycı Notların icat edilme nedeni o. | Open Subtitles | ليس شاباً مُرفـّهاً إنه السبب وراء اختراع "كليف نوتس"0 |
| Öncelikle senin bu olaya görevlendirilmenin nedeni o. | Open Subtitles | هو يختبرك. هو السبب الذي أنت جلبت على هذه الحالة في المركز الأول. - باتيرسون؟ |
| Çünkü bu gece ölmenizin nedeni o. | Open Subtitles | لأن ذلك هو السبب فى أنكم ستموتون الليله |
| Bunu yapmamın nedeni o değil. | Open Subtitles | ليس هو السبب الذي لأجله أفعل هذا |
| Bu kasabanın yabancılardan korkmasının nedeni o. | Open Subtitles | هو سبب خوف هذه البلدة من الغرباء |
| Burada olmamın nedeni o. Çok kötü bir sicili var. | Open Subtitles | هو سبب وجودي هنا لديه سوابق كثيرة جدا |
| Burada olmamın nedeni o. | Open Subtitles | هذا الرجل هو سبب أنى مازالت هنا |
| Ama senin bugünlerine gelmenin böyle biri insan olmanın nedeni o ve bende seni bu şekilde çok seviyorum. | Open Subtitles | ولكنها قالت أنها هي السبب في أن يصبح لديك أن الرجل الذي كنت والرجل الذي أحب ذلك بكثير. |
| Bugünkü adam olmamın nedeni o. | Open Subtitles | وقالت إنها هي السبب أنني أنا الرجل الذي أنا عليه اليوم. |
| Bu düzeyin geçilememesinin nedeni o. | Open Subtitles | هي السبب ان هذا المستوى مستحيل الفوز |
| Babamın ölüm nedeni o kaltak. | Open Subtitles | تلك الساقطة هي سبب وفاة والدي |
| Bu mesajı bırakmasının nedeni o arkadaşıydı. | Open Subtitles | "حليفته هي سبب تركه هذه الرسالة" |
| Hala hayatta olmamın nedeni o. Ancak orada boş boş dikilip olanlara seyirci kalmadım. | Open Subtitles | إنّه السبب بأنّي لازلتُ أتنفّس، لكنّي لم أقف وأُشاهد ذلك يحدث. |
| Böyle yapmayı hissetmemin nedeni o. | Open Subtitles | إنه السبب في شعوري بالتحسن |
| Yazar olmamın nedeni o adam. Ama bu önemli değil. | Open Subtitles | حسناً، إنه سبب كوني كاتباً لكن هذا لا يهم |
| Piper'in kızgın olmasının nedeni o, ayrıca Prue'nun kızgın olması için de sebep olacak. | Open Subtitles | إنها سبب غضب " بايبر " وستكون سببغضب"برو " |