Dünyadaki seçilmiş üniversiteler ve şirketler grubu gerçek rastgele numara üreteçleri yapmaya odaklanmış durumdadır. | TED | تركز مجموعة مختارة من الجامعات والشركات حول العالم على بناء مولدات أرقام عشوائية حقيقية. |
Aşkı anlamaya çalışırken, dünyanın her tarafından şiirler okumaya karar verdim. Size 8. yüzyılda Çin'de yazılmış çok kısa bir şiiri okumak istiyorum. Bu şiir, tümüyle belirli bir kadın üzerine odaklanmış bir adamı gösteren mükemmel bir örnek. | TED | وفى محاولة لفهم الحب الرومانسي وددت لو إستطعت أن أقرأ كل شعر العالم و ما أريد أن أقرأة عليكم هو قصيدة صينية قصيرة جداً تعود إلى القرن الثامن وهذا لأنه خير مثال لرجل يركز تماماً على إمرأة بعينها |
Bu yüzden bugün beni çıplak ve arzu edilebilir bir eş olarak değil odaklanmış, organize olmuş, etkili ve adaylığı hak eden biri olarak göreceksin ve duşa giden. | Open Subtitles | .. لذالن ترانياليومكزوجتكالعاريةوالجذابة. بل كمرشحة مركزة ومنظمة |
Şu an ailene odaklanmış durumdayız ondan sonra balıkçıyı buluruz. | Open Subtitles | علينا أن نركز على عائلتك وبعد ذلك سوف نجد الصياد |
ve tutuktu. Yürüyüşümde hiç bir akıcılık yoktu, ve algı alanımdaki o daralıp sıkışma yüzünden, sadece iç sistemlerime odaklanmış durumdaydım. | TED | ومفتعلة جداً. لا يوجد انسيابية في حركتي ويوجد هذا الانقباض في منطقة إدراكاتي الحسية ولذلك فأنا أركز فقط في الأنظمة الداخلية |
72 saat uyanık kalırlar ve tamamen hedeflerine odaklanmış hâlde beklerler. | Open Subtitles | يمكنهم أن يظلوا مستيقظين 72 ساعة و البقاء مركزين بالكامل على أهدافهم |
İkincisi de, her ne kadar rap'çi iPhone'a odaklanmış olsa da, robot ona döner dönmez, o da dönüyor. | TED | و الثاني , على الرغم من تركيز مغني الراب على ههازه الاي فون فانه يقوم بالاستدارة فور استدارة الروبوت له |
Hazır, odaklanmış, formda kaldım. Siyah ve gri şeyler giydim. | Open Subtitles | حافظت على بنيتي الجسمانية و على تركيزي و تأهبي و ارتديتُ الملابس السوداء و الرمادية |
Bana odaklanmış bir iş verirse, o zaman sınıfın herhangi bir yerinden, sınıf halımızdan, masamın arkasından, en sevdiği yer olduğu ortaya çıkan sınıf dolabının içinden dahi yapabilirdi. | TED | فإذا ما قام بالعمل بتركيز فبإمكانه فعل ذلك من أي موقع داخل الفصل الدراسي من أرضية الفصل ومن خلف طاولتي ومن خلال خزانته الخاصة بالفصل الدراسي التي تحولت الى مكانه المفضل |
Bu kişilerin hepsini oyun konusuna odaklanmış bir grup hâline getireceksiniz. Böyle yapınca bu işi ciddiye almamak epey zor oluyor. | TED | و يمكن جعل مجموعة منهم تركز على اللعب, و هو أمر صعب أن لا يؤخذ اللعب على محمل الجد. |
diye sormuş. Sarah, ona daha önce anlattığım şeyler üzerine çok düşünürdü -- o günlerde dinlemeye odaklanmış durumdaydı. | TED | ففكرت ساره ملياً فيما كنت قد شرحت لها.. وكانت تركز في تلك الأيام على الاستماع. |
Bu odada olaya odaklanmış 12 kişiyiz. | Open Subtitles | هناك إثنا عشر شخصاً هنا تركز على هذه القضية. |
Laboratuvarım ilk olarak daha çok işletme ve hükûmet rotasına odaklanmış durumda. çünkü gerçekte blok zinciri karmaşık bir teknoloji. | TED | مختبري يركز جدًا على الإتجاه نحو الشركات والحكومات أولاً، لأن في الواقع، قواعد البيانات المتسلسلة هي تكنولوجيا معقدة. |
Bhutan'lılar sürekli neye sahip olmadığına odaklanmış saplantılı insanlar değiller. | TED | اليوتانيون ليسو في سعي حثيث طموح يركز باستمرار على ما لا يملكون |
Onu koru. Bu kez işe odaklanmış halde kaldığından emin ol. | Open Subtitles | قم بحمايتها الآن، و تأكد بأن تبقيها مركزة الآن |
Masöz kalçalarıma odaklanmış olsa da yüzümü hatırlayacağından eminim. | Open Subtitles | تلك المدلكة كانت مركزة غالبا في ردفيّ لكنني أعتقد بأنها ستتذكر وجهي |
Bak, sadece benim hayallerime odaklanmış olmamızın sebebi daha seninkilere bakmak için vakit ayırmamış olmamız. | Open Subtitles | إسمع، السبب الوحيد لماذا كنا نركز على أحلامي هو لأنّه لم نأخد الوقت لننظر إلى أحلامك. |
Ben şimdi yalnızca daha güçlü olmaya ve takıma elimden geldiğince yardımda bulunmaya odaklanmış durumdayım. | Open Subtitles | حسناً , أنا أركز الآن على أن أكُن أقوى وأساعد الفريق بقُدر إستطاعى |
Fakat sizi pazartesi, burada odaklanmış... ve işinizi yapmaya hazır görmek istiyorum. | Open Subtitles | ولكن, أريد منكم العودة هنا صباح الإثنين. مركزين ومستعدين للقيام بعملكم. |
Bir dakika. Ayrıca çok disiplinli ve odaklanmış olurlar. | Open Subtitles | إنهم أيضاً منضبطون جداً وبقدرة تركيز عالية |
Seni düşünmek istemedim. odaklanmış kalmayı istedim. | Open Subtitles | لم أرد التفكير بأمرك، بل أردت أن أبقي تركيزي على المهمة |
Sizin havuz kenarında odaklanmış bir şekilde otururken çekildiğiniz fotoğrafları gördüm. | Open Subtitles | ...لقد رأيت لكم صور يا شباب، وكنتم جالسيين حول مسبح وتنظرون بتركيز |
Sabah seansları biraz daha odaklanmış oluyor. | Open Subtitles | الجلسات الصباحية أشد تركيزاً بعض الشيء. |
Oysa meclis bir şeylere engel olmaya odaklanmış gibi gözüküyor." | Open Subtitles | و نقاشات أكثر، و جدل أكثر، لكن عوضا عن هذا يبدو أنَّ الكُنگرس يركّز على كتم هذه الأمور |
Aşırı odaklanmış, rekabetin dibine vurmuş diğerleriyle arasına duvar ören biri. | Open Subtitles | إنها تنافسية جداً ومركزة بشدة ومنعزلة عن الجميع |
Müziği okurken, kesin ve çalışılmış hareketlerini yaparken dışarıdan sakin ve odaklanmış gözüküyor olabilirler. | TED | قد يبدون من الخارج بحالة من الهدوء والتركيز في قراءة النوتة وتطبيق الحركة المطلوبة بدقة وحرفية |
Bu geçişi mümkün olduğunca yumuşak yapmaya odaklanmış durumdayız. | Open Subtitles | كلنا مركزون على التحول لتلك المرحله على نحو سلسل قدر الإمكان. |