| Burada sırları olan bir tek ben değilim. | Open Subtitles | انا متاكده بأني لستي الوحيدة التي لديها أسرار |
| Gizli zulası olan bir tek sen değilsin. | Open Subtitles | هل لديكِ أي فكرة عن أي نوع يجب علينا شراؤه ؟ اه , حسنًا , إنك لستِ الوحيدة التي لديها مخبأ سري |
| Dünya üzerinde hırslı olan bir tek sen varsın gibi davranıyorsun. | Open Subtitles | و أنا دائما أكون الوغد الحقير أنت تتصرف وكأنك الوحيد الذي لديه طموح |
| En güçlümüz sensin. Aramızdan dışarıda yaşama şansı olan bir tek sen varsın. | Open Subtitles | أنتِ الوحيدة التي كانت لديها فرصة للعيش من قبل |
| Selam, görünüşe göre Araf'da gözleri ve kulakları olan bir tek ben yokmuşum. | Open Subtitles | مرحبا. يبدو أنني لست واحد فقط مع عيون وآذان على العذاب. |
| Temiz olan bir tek bu vardı. | Open Subtitles | كانوا الزوجين النظيفين الوحيدين الذي وجدتهم |
| Kriptonlular içinde iyi niyetli olan bir tek sen misin? | Open Subtitles | هل أنت النصف عاقل الوحيد من العرق الكريبتوني؟ |
| Erkek arkadaşı olan bir tek sen ol istedin. | Open Subtitles | أردت أن تكون الوحيدة التي لديها حبيب |
| Sorunlu çocuğu olan bir tek bizmişiz gibi "katil" diyip duruyorsun bir de. | Open Subtitles | "تعرفين, استمري بقول "قاتلة كأننا العائلة الوحيدة التي لديها مشاكل في ابنها |
| Sorunları olan bir tek sen değilsin. | Open Subtitles | تظنين أنك الوحيدة التي لديها مشاكل ؟ |
| Carter, görünüşe bakılırsa Hector Alvarez ile sorunu olan bir tek sen değilmişsin. | Open Subtitles | (كارتر)، يبدو أنّكِ لستِ الوحيدة التي لديها شيء عند (هيكتور ألفاريز) |
| Carter, görünüşe bakılırsa Hector Alvarez ile sorunu olan bir tek sen değilmişsin. | Open Subtitles | (كارتر)، يبدو أنّكِ لستِ الوحيدة التي لديها شيء عند (هيكتور ألفاريز) |
| O küçük çılgının teknolojisine karşı şansı olan bir tek benim. | Open Subtitles | وأنا الشخص الوحيد الذي لديه فرصة ليتصدى لتقنية هذا المسخ |
| Sen, Bay Robinson burada tehlikede olan bir tek kişi değilsin. | Open Subtitles | انت سيد " روبنسون" لست الوحيد الذي لديه شيء على المحك |
| Kariyeri için herşeyi yapabilecek olan bir tek ben miyim? | Open Subtitles | هل أنا الشخص الوحيد الذي لديه الشجاعة للقيام بما هو ضروريّ؟ ـ ما هو الأمر الصائب؟ |
| Aramızdan dışarıda yaşama şansı olan bir tek sen varsın. | Open Subtitles | أنتِ الوحيدة التي كانت لديها فرصة للعيش من قبل |
| Anahtarı olan bir tek sen varsın. | Open Subtitles | أنت واحد فقط مع مفتاح. |
| Ama bu bilgilere sahip olan bir tek biz varız. | Open Subtitles | ولكننا الوحيدين الذي لدينا المعلومات |
| Konuştuğumuz kişiler arasında yaptığı işten memnun olan bir tek sen varsın. | Open Subtitles | كلاّ، هيهات، طالما هنالكَ مرضىَ يودّون القتال ضدّ المرض رغبة بالحياه. أنتَ الوحيد من بين من تحدثنا إليهم تحبّ عملكَ. |